Partilerin milletvekili adayları açıklandı ve seçim yarışı artık
tam anlamıyla başlamış oldu. Bundan sonra partilerin kampanyalarına
tanıklık edeceğiz. Kampanya döneminin öne çıkan unsurlarını, iyi
giden yanlarını, aksaklıklarını, dışarıdan yapılmaya çalışılan
müdahaleleri vs. önümüzdeki günlerde çok konuşacağız.
Aday listeleri bize ne söylüyor, bugün buna bakalım. AK Parti'nin
aday listesine baktığımızda ilk dikkati çeken husus partinin
kurumsal kimliğini yansıtıyor oluşu. AK Parti gerek partide üst
düzey yöneticilik yapan isimleri, gerekse de bakanlar kurulunda yer
alan isimlerin kahir ekseriyetini aday göstermiş. Bu her şeyden
önce AK Parti'nin Meclis seçimlerini önemsediğinin bir
göstergesi.
AK Parti'nin milletvekili listesinde dikkati çeken ikinci husus
yaşanan yenilenme ve gençleşme. Bu durum, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın
16 Nisan referandumundan sonra partisinin başına tekrar geçtiğinde
hayata geçirdiği yenilenme sürecinin bir yansıması. Diğer taraftan
yine bu durum AK Parti'nin iktidarda kendisini nasıl
yenileyebildiğinin de göstergesi.
CHP listesine baktığımızda şunu çok net biçimde görüyoruz. Bu liste bizzat Kemal Kılıçdaroğlu tarafından hazırlanmış ve Kılıçdaroğlu bu listeyi yaparken sadece ve sadece parti içindeki iktidarını garanti altına almaya çalışmış.
CHP'nin milletvekili adayları listesi bir kez daha CHP'de siyasetin ülke yönetimiyle ilgili olarak değil parti yönetimiyle ilgili olarak yapıldığını gözler önüne seriyor.
Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı adayını belirlerken nasıl bir strateji izlediyse milletvekili adaylarını belirlerken de aynı stratejiyi takip etmiş. Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı adayı olarak Muharrem İnce'yi gösterdiğinde onu parti dışına çıkarmayı ve 24 Haziran sonrasındaki en büyük rakibinden kurtulmayı arzu etti. Muharrem İnce ise bu adaylığı bir fırsat olarak gördü ve kendisini partisinden daha fazla oy almaya adadı.
Bu kez Kılıçdaroğlu partide İnce'ye yakınlığıyla bilinen ne kadar isim varsa onları liste dışı bıraktı. Kılıçdaroğlu, Muharrem İnce'nin Cumhurbaşkanı seçilemeyeceğini biliyor ve 24 Haziran'dan sonra bir daha partide bir karşılığı olmasını istemiyor.
Evet ne yazık ki CHP Türkiye'nin siyasi, toplumsal, kültürel, ekonomik gerçeklikleri, ihtiyaçlarına göre değil yöneticilerinin parti içindeki konumlarını tahkim etme endişelerine göre hareket eden bir parti. *** Bir yanda ülkeyi daha nitelikli ve güçlü biçimde yönetmek, ülkenin ihtiyaçlarına göre kendisini yenilemek isteyenler, öte yanda ise siyaseti "parti içi çekişme ve rakiplerini tasfiye sanatı" olarak görenler var.
Elbette önemli olan seçmenin bu manzarayı nasıl gördüğü. Seçmen rasyonel bir biçimde kararını verecek ve tercihini bir kez daha ülkenin ihtiyaçlarını esas alarak siyaset yapanlardan yana koyacaktır.