Psikolojik harbin türlü türlüsü ile muhatap oluyoruz.
Sahnedekiler, perde arkasındakiler...
Hep birlikte Türkiye'nin istiklaline, birliğine ve refahına
kastetmeye çalışıyorlar.
Avrupa devletlerinin hali ortada. Avrupa'daki Türkiye düşmanlığının
şiddeti günden güne artıyor.
Sadece şiddeti artmakla kalmıyor aynı zamanda Türkiye'ye yönelik
saldırılar açıktan, hiçbir sofistikasyona tabi tutulmaksızın
gerçekleştiriliyor.
Dahası daha dün "aşırı sağ"a atfedilen bütün ırkçı tutumlar
Türkiye'ye karşı "merkez sağ"dan ve hatta "sol"dan da geliyor.
Söz konusu olan Türkiye olunca hepsi ihtilaflarını bırakmış bir
araya gelmiş durumda.
Bu sadece bir ülke içindeki siyasi aktörler için geçerli değil.
Aynı zamanda Avrupa'nın farklı ülkeleri için de geçerli.
Modern dönemde, Avrupa ülkeleri önce Osmanlı devletine, ardından
Türkiye Cumhuriyeti'ne müdahale ederlerken kendi içlerinde ciddi
şekilde rekabet ediyorlardı. Bugün söz konusu Türkiye olunca
aralarında kirli bir ittifak kuruyorlar.
Avrupalı siyasetçiler kendi seçimlerinden çok Türkiye'deki
referandumla ilgileniyorlar.
Referandumda "evet" oyu kullanacak Türkiye vatandaşlarını açık açık
şeytanlaştırıyorlar. Her gün bir Avrupalı siyasetçi çıkıp,
"Erdoğan'a destek veren Türkler"e hakaret ediyor. Güya onlara
kapıyı gösteriyor. Daha birkaç gün önce Alman Yeşiller Partisi
başkanı Cem Özdemir, Erdoğan'a destek verenleri "ihbarcı" olarak
niteledi ve o "Erdoğan'ın süper olduğunu düşünenler Türkiye'ye geri
dönebilirler" dedi.
Türkiye'nin refahını, barışını, gelişmesini isteyen Türkiye
vatandaşlarına kapıyı gösteren Almanya, Hollanda, Belçika, İsviçre
gibi Avrupa ülkeleri FETÖ'yü, PKK'yı, DHKP-C'yi büyük bir iştiyakla
himaye etmeye devam ediyorlar.