Suçüstü de neyin nesi demeyin sakın.
Bundan ala suçüstü mü olur?
Beyefendi kendisini dini bütün bir mümin gibi pazarlamanın
derdinde.
Sayesinde dinin siyasete nasıl alet edildiğini sahiden görmüş
olduk.
Rahmetli Erbakan Hoca'ya az mı zulmettiler?
Recep Tayyip Erdoğan'a az mı kahır çektirdiler?
Erdoğan'ın belediye başkanlığı günlerinde, AK Parti'yi kurduğu
zamanlarda sürekli bu kara propagandayı kullandılar.
Halbuki öte tarafta Fetullah Gülen ve çetesi dini, bırakın siyasete
vesayete alet ediyordu.
Ne Erbakan, ne Erdoğan dini siyasete alet etmediler.
Türkiye'de baskılanan dindar toplum kesimlerinin sesi oldular.
Demokratik siyasal rekabete, sandığın gücüne inandılar ve bu halkı
iktidarın merkezine taşımak için mücadele ettiler.
Hafıza ne güzel bir şey.
Unutmak mümkün mü?
Unutmuyoruz o günleri.
Muharrem İnce'nin de içinde olduğu Kemalist oligarşinin bu vatanın, bu milletin değerlerine nasıl savaş açtıklarını dün gibi hatırlıyoruz.
Arşivler de oracıkta duruyor.
Açıp bakıyoruz.
Acaba Muharrem İnce Türkiye siyasi tarihinin yıllar yılı kanayan yarası başörtüsü meselesiyle ilgili neler demiş?
Neler görüyoruz, neler?
Misal, bir keresinde şöyle söylemiş Muharrem Bey.
"Onu takar ya da takmaz. O onun yaşam biçimidir. Ama bu özgürlük değildir. Hatta bir özgürlükten vazgeçmektir.
Saçını açma özgürlüğünden vazgeçmektir." Demek öyle!
Bir keresinde de meclis kürsüsünden bağıra çağıra sormuş İnce.
"Neden kadınların saçını kapatıyoruz" diye!
Sanki başını örten kadınlar o örtüyü kendileri örtmüyorlarmış, kendileri, kendileri hakkında tasarrufta bulunamazlarmış gibi!
Bir başka sefer de İnce kameraların karşısına geçmiş ve şu sözleri sarf etmiş.
"Üniversitede türban takıp giriyor kız çocuklarımız. Hükümet, başbakan (Erdoğan) niye bir açıklama yapmıyor?
Kamuda olmayacak, ilköğretimde olmayacak, ortaöğretimde niye olmayacak diye niye bir açıklama yapamıyor? Niye yapmıyor? Sayın Cumhurbaşkanı (A.Gül) niye konuşmuyor?
Ne oldu da iki resepsiyon bir resepsiyona indi? Yani bu kamuda çalışanlara da türban taktırmanın, ilköğretimdeki çocuklarımıza da türban taktırmanın Çankaya'dan başlangıcı mı acaba? Onun için katılmıyorum..." Muharrem İnce'nin buradaki isyanı neye?
Eşleri başörtülü olan başbakan, bakan ve milletvekillerinin Çankaya Köşkü'ne, Cumhuriye Bayramı resepsiyonuna eşleriyle birlikte davet edilmeleri.
Ahmet Necdet Sezer yıllarca buna direnmiş, Çankaya Köşkü'ne başörtülü bir kadının girmemesi için canını dişine takmıştı. *** İşte Muharrem İnce'nin gerçek yüzü.
İşte size kadın düşmanlığı.
İşte size başörtüsü düşmanlığı.
İşte size millet düşmanlığı.
O günleri, o öfkeyi, o nefreti bu milleti tehlike olarak görenleri çok iyi hatırlıyoruz.
Unutmadık, unutmayacağız.
Bu millet o karanlık günlerin müsebbiplerine her daim hesabını sordu.
Yine soracak.