İki gündür New York'ta, Manhattan'dayız.
Şehir değil, açık hava hapishanesi!
Her yanımız polis, her yanımız demir parmaklık.
Kulağımda metal detektörlerinin tiz sesleri.
Trafik felç, yürümek tek çare.
Sahi Frank Sinatra burası için demişti değil mi?
"Bu avare ayakkabılar yola çıkmaya can atıyorlar, New York, New
York" diye.
Atmasınlar da göreyim.
Kalırsın kaldığın yerde, avare avare bakar durursun!
Birazdan, yazımı tamamlar tamamlamaz Birleşmiş Milletler
binasına doğru yola çıkacağım.
Bu, BM'nin 72. genel kurulu.
Genel kurul gündeminde nükleer silahsızlanma, iklim
değişikliklerinin küresel ve bölgesel yansımaları ve sürdürülebilir
kalkınma gibi konu başlıkları yanında Kuzey Kore füze krizi,
Myanmar sorunu, Suriye iç savaşı, DEAŞ'la mücadele, Kuzey Irak'ta
25 Eylül'de yapılacağı söylenen referandum gibi spesifik mevzular
da gündeme gelecek.
Cumhurbaşkanı İstanbul'dan New York'a hareket ederken
havaalanında "BM Güvenlik Konseyi'nin reform ihtiyacını bir kez
daha uluslararası kamuoyunun gündemine taşıyacağız" demişti.
Şu ana kadar da bütün muhataplarına bunu iletti.
Şimdi sıra bu mesajı BM Genel Kurulu'nda vermekte.
Bir kez daha dosta düşmana karşı "dünya beşten büyüktür"
diyecek.
Fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan sadece BM'nin reform ihtiyacına dikkat
çekmeyecek.
Aynı zamanda Arakan Müslümanlarının yaşadığı trajediye, Suriyeli
mültecilerin konumuna, Kuzey Irak'ta oynanan tiyatroya, terörle
mücadeledeki iki yüzlülüklere de değinecek.
Elbette Erdoğan konuştukça yine birilerini üzecek.
Zira birilerinin ayaklarına basacak.
Küresel düzlemde sergilenen kötücül planları deşifre edecek.
O mertçe konuştukça birilerinin canı yanacak.