Yarın Donald Trump ABD başkanlığı görevini resmen devralmış
olacak. Trump'ın başkanlığı hem Amerikan iç siyasetinde, hem de
dünya siyasetinde önemli değişiklikler meydana getirecek.
ABD iç siyasetini şimdilik bir kenara bırakalım. Ancak ABD dış
politikasının yönü bizi yakından ilgilendiriyor. Zira Trump'ın
atacağı yeni adımlar dünya siyasetinin gidişatına doğrudan etki
edecek en önemli dinamiklerden biri olacak.
Bizler haklı olarak Türk- ABD ilişkilerine odaklanıyoruz. Obama
döneminde ABD ile yaşadığımız ihtilafları Trump'la birlikte çözüp
çözemeyeceğimizi merak ediyoruz. Özellikle yeni ABD yönetiminin
Türkiye'nin terörle mücadelesine gerçekten destek verip
vermeyeceğini sorunsallaştırıyoruz. Yine haklı olarak ABD'nin
PYD'yi silahlandırma çabalarına son vermesini, FETÖ elebaşısı
Fetullah Gülen'i ve ABD'de bulunan diğer azılı FETÖ militanlarını
sınır dışı etmesini bekliyoruz.
Fakat Trump'ın liderliği, yeni dönemdeki dış politika tercihleri
bize sadece bu iki husustaki yaklaşımı dolayısıyla etki etmeyecek.
Rusya, Çin, İran ve Avrupa ülkelerine yönelik tutumları da bizi
etkileyecek. Olumlu mu, olumsuz mu?
Bu sorunun cevabı Türkiye iç siyasetinde yaşanacak gelişmelere
bağlı. Eğer Türkiye güçlü yürütme ve liderlik yapısını
kurumsallaştırmayı başarır, kendi bağımsız ekonomi ve dış politika
programlarını daha iddialı bir biçimde hayata geçirmeye devam
ederse o takdirde yeni dönemde küresel siyasette esen rüzgârlar
Türkiye'nin lehine sonuçlar üretir.
Nasıl mı? Bakın, Trump'ın ısrarla altını çizdiği dört husus
var.