Başbakan Binali Yıldırım çok net bir siyasi mesaj verdi.
Referandum sürecinde "PKK'nın pozisyonuna, FETÖ'nün pozisyonuna
bakın, ona göre pozisyon alın" dedi.
Terör örgütleri, Türkiye'nin düşmanları bu ülkenin yeni bir hükümet
sistemine kavuşmasını istemiyor. Zira bu terör örgütleri yeni
ortamda kendi alanlarının çok daha fazla daralacağını düşünüyorlar.
Bu yönüyle Cumhurbaşkanlığı sistemi teröre karşı çok daha etkin bir
mücadeleyi yürütebilecek bir sistem inşa etmek anlamına da
geliyor.
Başbakan'ın "FETÖ, PKK hayır dediği için biz evet diyoruz" sözü
üzerine şer şebekesi derhal kampanyaya başladı. "Referandumda hayır
oyu kullanacak olanların dışlandığı"ndan, "toplumun bir kesiminin
diğer bir kesimine karşı kışkırtıldığı"ndan söz edildi.
CHP de derhal devreye girdi. Özgür Özel bu söylemin evet
kampanyasının acziyetini gösterdiğini söyledi. Başbakan Yıldırım da
grup toplantısında "biz cevabı muhataplarından beklerken cevap
CHP'den geldi" diye lafı gediğine koydu.
Elbette bu hamleleriyle CHP bizi şaşırtmıyor. Terör örgütlerinin
içinde yer aldığı gayrı milli bloğun organik bir parçasına dönüşen
yeni CHP'den söz ediyoruz.
Şunu sormak hakkımız. Nasıl oluyor da terör örgütleriyle aynı
"siyasi pozisyon"da yer almak sorun olmuyor da, bunu ifade etmek
sorun oluyor? Sanki başbakan "hayır diyenler teröristtir" diyor.
Lafı doğru yerinden anlamak icap eder. "Teröristler hayır diyor"
diyor. Yalan mı?
Bir başka husus da "hayır" propagandası yapan siyasi koalisyonun
gayrı meşru aktörlerden oluşması. Referandumda "evet" denmesi
gerektiğini savunan siyasi cephe ise meşru siyasi aktörlerden
müteşekkil bir yapı.