Malik Bin Nebi, eserlerini yakından takip ettiğim Cezayirli bir
düşünür. 1905'te doğmuş, 1973'te öte dünyaya intikal etmiş, çağdaş
İslam düşüncesinin önemli simalarından biri.
Yıllarca Fransa'da yaşamış, sömürgeciliğin tarihsel, sosyolojik,
siyasi boyutları yanında felsefi arka planını da çözümlemeye
çalışmış.
Bugün kendisinin özellikle sömürgecilik konusundaki tezleri
hatırlanıyor. Malik Bin Nebi'nin en çarpıcı tezi, "sömürgeciliğin
sömürüye hazır hale gelme durumundan beslendiği"dir.
Sömürüye hazır hale gelme! Bir başka deyişle, insanların
sömürülebilir olması! Bir anlamda sömürülenin, sömürüyü talep eder
hale gelmesi!
Bu da zihinlerin kolonizasyonuyla, iğdiş edilmesiyle başlayan bir
süreç. Renksiz, kokusuz, muhatabını yavaş yavaş öldüren bir
zehir...
Malik Bin Nebi'yi, onun sömürgecilik hakkındaki fikirlerini
neden hatırladım, niçin hatırlattım?
Esasında Türkiye'yi yeniden Batı'ya bağımlı hale getirmek için
çırpınan muhalefet cenahını her gördüğümde Malik Bin Nebi'yi de,
onun sömürgecilik hakkındaki fikirlerini de hatırlıyorum. Yani bir
türlü millileşemeyen, özgürleşemeyen, zihinlerini sömürgeleşmekten
kurtaramayan muhalefet cenahından bahsediyorum.
Bugün bu halleriyle bir kez daha karşılaşıyoruz. Bu ülkenin güçlü,
yerli ve milli bir savunma sistemi kurmasını engellemek için
kendilerini nasıl da paralıyorlar. Türkiye'nin dış politika ve
ekonomi alanlarında olduğu gibi savunma alanında da Batı'ya
bağımlılığını ortadan kaldırmak için verdiği mücadeleyi baltalamaya
çalışıyorlar. Türkiye'nin terörle mücadelede İHA teknolojisini,
SİHA teknolojisini kullanmasını içlerine sindiremiyorlar.
Kendi ülkelerini tamamen uydurma gerekçelerle Batı'ya şikâyet
ediyorlar. Çünkü zihinleri sömürgeleşmiş. Çünkü sömürüye açık hale
gelmişler.