Soruyorum, eğer bu bir istiklal mücadelesi değilse nedir?
Cumartesi akşamı Beşiktaş'ta patlatılan bombalar sömürgecilerin
Türkiye'yi esaret altına alma gayretinin ürünü.
PKK'yı, DEAŞ'ı, FETÖ'yü Türkiye'nin başına musallat ettiler.
Türkiye'yi onlar eliyle tedip etmeye çalıştılar. Bugüne dek bu
gayretlerinden bir hasıla elde edemediler. Fakat gelin görün ki
ellerinde başka bir araç da yok. Amaçları Türkiye'nin küçülmesi ve
eskiden olduğu gibi Batı'nın Ortadoğu'daki karakoluna
dönüşmesi.
Çok uzağa gitmeye gerek yok. Sadece son 10 günün Türkiye gündemine
bakalım. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın temsil ettiği siyasi vizyonun
bütün dünyanın önüne koyduğu meselelere göz gezdirelim.
İlk bakışta karşımıza çökmekte olan küresel finans düzenine dikkat
çeken bir Türkiye çıkıyor. De-dolarizasyon sürecini hem finansal
hem de siyasi olarak gerekçelendiren, uluslararası alanda dolaşıma
sokan bir perspektifle karşılaşıyoruz.
Doların hegemonyasını sorgulayan, altına yatırıma çağıran bir
Türkiye.
Bu Türkiye aynı zamanda enerji kaynaklarını çeşitlendiren, bu
bağlamda milli ve gerçekçi çözümler sunan bir Türkiye. Eğer ki bu
hain saldırı olmasaydı Cumhurbaşkanı Erdoğan Kazakistan'a gidecek,
Türkiye'nin yeni enerji politikası bağlamında dikkat çekici
gelişmelere bir yenisini daha ekleyecekti. Sadece geciktirebilirler
ama emin olun engelleyemezler, engelleyemeyecekler.
Yine geçtiğimiz 10 güne dönüp baktığımızda siyasal alanında kangren
haline gelmiş sorunları çözüme kavuşturma iradesi gösteren bir
Türkiye ile karşı karşıya kalıyoruz.
Cumartesi günü 21 maddelik anayasa değişikliği teklifi TBMM'ye
sunuldu. Geri dönüşü olmayan bir yola girildi.
Yeni bir hükümet sistemi öneren, yasama ve yargı organlarının daha
sağlıklı ve demokratik bir çerçeve içinde işlemesini temin eden
oldukça kapsamlı bir anayasa değişikliği paketi gündeme geldi.