Bu konuyu yıllar önce yazmıştım. Yakınlarda değerli ilim adamı Prof. Dr. Mehmet Emin Büyükkara’nın konuyla ilgili bilimsel bir makalesini okuyunca, görgü şahidi olarak tekrar yazmak istedim.
Otuz sekiz yıl önce bugünlerde (20 Kasım 1979) doktora çalışmalarım için kısa bir süreliğine gittiğim, şimdiki adıyla Ümmü’l-Kura Üniversitesinde idim. Birkaç yıl önce rahmetli olan değerli kardeşim Salim Öğüt ile aynı odada kalıyorduk. Salim Hoca o sabah namaz için Harem’e gitti ve gelmedi. Öğleye doğru gelebildi. Öğrendik ki, Harem-i Şerif, Mehdi ve askerleri tarafından işgal edilmiş, kapılar kapatılmış, Salim Hoca da içeride kalmış. Ama o kadar çok kişiyi kontrol edemeyecekleri için pencerelerden çıkıp gidenlere göz yummuşlar. Salim Hoca da bu yolla çıkıp geldi.
Çöllerde özel yetiştirilen 300 kadar Mehdi askeri günlerce cenaze diye içeriye tabutla silah taşımışlar ve Kâbe’nin alt katlarında depolamışlar. O sabah silahları kuşanıp Mehdi’yi Makam-ı İbrahim’le Mültezem arasından merasimle çıkarmışlar. Çünkü bir rivayette Mehdi’nin oradan çıkacağı söyleniyor. Sonra da örgütün başı olan Cüheyman mikrofonla cemaate hitap edip Mehdi’nin aralarında olduğunu, artık gayri meşru krallığın yıkılacağını, Şeriatın kurulacağını ilan etmiş. Mehdi’ye katılıp silah almak isteyenlere silah vereceklerini söylemiş. Cemaatten bazıları onlara katılmış. Onun bu uzun konuşmasını biz bilahare kayıttan dinledik ve teybe kaydettik. Ne yazık ki, o kaydı saklama beceresini gösteremedik.
İşin garibi, krallığı gayrimeşru ilan eden Mehdi ve askerleri planlarını söyledikleriyle çelişecek şekilde devletin Kuranı Kerim’deki bir ayete yani şeriata uyacağı ve içeriden kendileri ateş etmedikçe onların da dışarıdan ateş etmeyecekleri hesabı üzerine yapmışlar. Ayetin meali şöyle: ‘Mescidi Haram’da onlar sizinle savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın (Bakara 191). Hesap şöyle imiş; mademki Kuranıkerim’de böyle söyleniyor, o halde İslam’ın hamisi olduğunu söyleyen krallık buna uymak zorunda kalacak ve içeriden ateş açılmadıkça onlar da ateş açamayacaklar. Böylece belli bir süre Kâbe Mescidi kapalı kalacak, yönetim de teamül gereği istifa etmek zorunda kalacak, böylece de krallık yıkılıp Şeriat devleti kurulacak. Görüldüğü gibi burada iki yanlış hesap vardı; birincisi, krallığı gayrimeşru gördükleri halde Kuran’a uygun davranacaklarını ummak. ikincisi ise iddialarının aksine kendilerini küffar, onları müslüman yerine koymak.
Aynı kuşatma Medine Mescidi için de planlanmış, ama oraya silah taşıyan kamyonlar içeri girmeden yakalandıkları için başaramamışlar.
Tabii ki hesap tutmadı, kuşluğa doğru atışmalar başladı. Kısa süre sonra olay, bilahare savaş uçaklarının da katıldığı tam bir savaşa dönüştü.