Şu beş temel esasın korunmasının İslam’ın ana hedefi ve gerçekleştirmek istediği öncelikli değerler olduğu bilinir: Yaşama hakkı (hayat), inanma hakkı (din), düşünme hakkı (akıl), Mülk edinme hakkı (mal), onur ve haysiyet hakkı (ırz). Bunların her birine aynı zamanda özgürlük de diyebilirsiniz. Bunlara ‘beş zorunlu umde’, zaruriyyat-ı hamse denir ve İslam’ın diğer bütün hükümleri bunların gerçekleştirilmesi içindir. İnsanlar bu temel haklar mümin olanla olmayan için fark etmez. İnsan olan herkes bu haklara sahiptir.
Yine bilindiği gibi İslam ülkesinin gayrimüslim tebaası da vardır ve onlara ‘zimmi’ tabir edilir. Resulüllah (sa) ‘bizim için hangi haklar varsa zimmiler için de aynı haklar vardır, bizim için neler yasaksa onlar için de onlar yasaktır… Bir zimmiye haksızlık eden beni üzmüş olur’ sözü başından itibaren hem bir hukuk hem bir ahlak umdesi olarak uygulanagelmiştir. Bunun bozulması Müslümanların Allah’ın hükümlerini bırakıp kimliklerini kaybetmeleri sebebiyledir. Ve nihayet şu anda mesela Almanya’da çalışan bir yabancının sosyal güvenlik ve emeklilik hakkı varken, İslam ülkelerinde çalışan yabancıların böyle bir hakkı yoktur. Dubai’deki bir Pakistanlı işçi ayda altı yüz dirhem alırken, aynı işi yapan bir yerli en az iki bin dirhem alır. Demek ki bu ayrım İslam’dan kaynaklanmıyor, aksine İslamsızlıktan kaynaklanıyor.
Her Cuma günü minberden, çoğu zaman da düşünmeden dinlediğimiz: ‘Allah adaleti, ihsanı, akrabaya vermeyi emrediyor’ (Nahl 90) ayeti, böyle geniş bir adaletten söz eder. İhsan da adaletin bir ucudur, çünkü ihsan görevini, Allah’ı görüyor gibi en güzel şekilde yapmaktır. Buna, adaleti sağlamak için ihsan ile davranmak gerekir de diyebiliriz. Bu da adaletin ahlaki boyutudur.
Demek ki, adaleti sağlamak için önce ahlakı yerleştirmek gerekir.
Adaleti sağlamanın diğer umdeleri ise şunlardır.
‘Ey iman edenler, sizin bizzat kendinizin, annenizin babanızın ve akrabanızın aleyhine de olsa, Allah için şahitler olarak adaleti dimdik ayakta tutun. Zengin olsun fakir olsun, Allah iki tarafa da kendilerinden daha yakındır. O halde adaleti sağlamada nefsinizin arzularına uymayın. Yanlı davranırsanız ya da görevden kaçınırsanız bilin ki, Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır (Nisa 135).’