Faruk Başer Yeni Şafak Gazetesi

Çektiklerimiz kendi yaptıklarımız sebebiyledir

Olaylar arasındaki ilişkileri görerek hayata bakanlar hiçbir şeyin tesadüf olmadığını anlarlar. Hiçbir şey sebepsiz değil, ama biz bu sebeplerin çok azını görüp anlayabiliriz. Bazı olayların...

23 Eylül 2018 | 3.186 okunma

Olaylar arasındaki ilişkileri görerek hayata bakanlar hiçbir şeyin tesadüf olmadığını anlarlar. Hiçbir şey sebepsiz değil, ama biz bu sebeplerin çok azını görüp anlayabiliriz. Bazı olayların bir değil pek çok sebebi vardır. Sonuç, bu sebeplerin toplamının ürünüdür. Günlük ve anlık olaylarda bu böyle olduğu gibi, tarihi ve uzun vadeli olaylarda da böyledir. Mesela arabanızla giderken yol vermeniz gereken birisinin acele ile önüne geçtiğinizde, hemen bir başkasından size de aynı hareket yapılacaktır. Deneyin, göreceksiniz.

Tarihi olayların da bazen tek ve büyük, bazen de toplam sebepleri olur. Bu sebepler belli doza ulaştığında sonuç kendiliğinden gelir. Müslümanlar açısından baktığımızda yükselmenin ve düşüşün sebepleri bellidir. Dünyayı merkeze alarak yaşamadıkları, tembellik etmedikleri, lüks ve safa sürmedikleri, parçalanıp birbirlerine girmedikleri bütün zamanlarda galip ve muzaffer olmuşlardır. Özellikle de fırkalara ayrılıp birbirleriyle uğraştıkları her zaman mağlup olmuşlardır.

Emevilerin ve belki Abbasilerin dağılmasının asıl sebebi muhtemelen lüks ve sefahattir. Ama Endülüs’ün, Selçukluların, Osmanlının yıkılıp gitmesi fırkacılık, asabiyet ve ırkçılık sebebiyledir. Şu anda Müslümanların yaşadıkları zillet ve mağlubiyetin sebebi de de fırkacılık ve mezhep kavgasıdır. Bunu iyi teşhis eden düşmanlar müslümanlar arasındaki fırkacılığı körüklemiş ve sapık fırkaları destekleyerek grupların kendi aralarında kavga etmelerini sağlamıştır. Bunu yapmaya da devam ediyorlar.

Bu durumun önlenmesi sevdasıyla 2008 den 2012 ye kadar Rabat’ta ve Tahran’da katıldığım Takribu’l-mezahib, yani güya mezhepleri birbirine yaklaştırma ve aradaki kavgaları kaldırma toplantılarında bile aslında mezhepçilik yapıldığını fark ettim ve bir daha da katılmadım. İran, kendi mezhebinin ve yayılmacılığının meşruiyetini kabul ettirme, monarşik Ortadoğu ülkelerinin de güya Sünnilik adına cihatçılığa ve siyasal İslam’a karşıtlık oluşturarak kendi koltuklarını koruma sevdasında idiler.

Müslümanların birbirlerine kırdırılmaları, farklılıkların körüklenip sapıklık derecesine götürülmesi mağlup olmaları için o kadar basit ve ucuz bir yöntem ki, artık düşmanlar öncelikle bu yolu deniyorlar. Bunu önceleri sadece İngilizler becerebilirken şu anda hemen bütün düşman ülkeler Müslümanlara bu yolla vuruyor ve onları birbirlerine kırdırıyorlar. Üstüne üstlük İslam’ın sulandırılıp, sapık anlayışların toplumu her yönden kuşatmasını da sağlamış oluyorlar. Bu sapık fırkaları kendileri çıkarmıyorlar, çünkü onlar bunu beceremezler. Ama bozup parçalama istidadı gördükleri her oluşumu aykırı bir fırka haline getirebilmek için ona şeytanca yaklaşıp, bak sen ne güzel bir İslam anlatıyorsun, herkes senin gibi olsa biz de müslüman oluruz, al sana şu kadar milyon dolar ve bu güzellikleri anlatmaya devam et deme basitliğini dahi yutanların olacağını biliyor ve böyle yapıyorlar. Bunu bir tahmin olarak değil, sağlam bir duyum olarak söylüyorum.

İşin kötüsü, bu sapık oluşumlara karşı çıkacak ilmi ve cesareti gösterenlerimiz de yok, ya da bunu yaparlarsa asıl tokadı onlar yiyorlar.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sevgi imandandır 29 Nisan 2022 | 289 Okunma İki olay üzerinden iki ilginç kavram 24 Nisan 2022 | 293 Okunma Şeytan nedir? 22 Nisan 2022 | 362 Okunma Teravihin hikâyesi ve tilavetin başına gelenler 17 Nisan 2022 | 821 Okunma Savrulduğumuzun farkında mıyız? 15 Nisan 2022 | 358 Okunma