Şiddeti konuşuyorduk. Hukuk adaleti sağlamak ve zulmü ortadan kaldırmak için vardır dedik. Hukuki düzenlemeler bunun için değil de siyasi, ekonomik ve hazza dayalı özel çıkarlar için yapılırsa bir haksızlık gider, yerine on tanesi gelir. Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un bu açıdan problemlerle dolu olduğu anlaşılıyor. Bunu İslam Hukuku ile karşılaştırmalı bir yüksek lisans tezi yaptırmayı düşünüyordum, sıramız gelmedi. İmkânı olanlara tavsiye ederim.
Kadın meselesi söz konusu edilince işin içine ideoloji de giriyor. Her olumsuz durumda diğer tarafı suçlamak isteyenler bunun kendileri gibi olmayanlardan kaynaklandığını iddia ediyorlar. Vakıa ise kimi destekliyor belli değil. Ben de ilgililere bir teklifte bulunuyorum, tarafsız bir araştırma kuruluşuna kapsamlı bir kamuoyu araştırması yaptırın. Her yönüyle şiddetin boyutları nelerdir? Kim kime neden şiddet uyguluyor? Daha çok şiddet uygulayan kesimler hangileridir? Kadına şiddetin ahlaki boyutları ve sonuçları ve bunların sebepleri nelerdir? Bu sebepler nasıl ortadan kaldırılır? Mevcut kanun şiddeti azalttı mı, çoğalttı mı? Önemli olan erkeğin de kadının da huzuru ve mutluluğu ise hangi erkekler ve hangi kadınlar daha mutlu yaşıyorlar?
Bu konuda bu kadar cesur ve iddialı olmamın sebebi doksanlı yıllarda sanırım Boğaziçi Üniversitesi’nin yaptırdığı bir kamuoyu araştırmasıdır. Sonucunu ben söylemeyeyim, aradan yıllar geçti, durum değişmiş olabilir.
Şu kadarını söyleyelim; özellikle kadınla ilgili olumsuzluklar söz konusu olduğunda bunun daha çok dinle ve dindarlarla alakasının kurulması ya bir cehaletin ya da bir kastın eseridir. Eğer dinin, dolayısıyla da dindarların bu konuda farklı anlayışları, farklı mahremiyet çizgileri, farklı aile yapılanmaları var ve bizimkine uymuyor diyorlarsa bu gayet tabiidir ve din zaten bunun için vardır. Bu farklılıkları koruyarak din de dindarlar da kendi varoluş mücadelesini vermek durumundadır, bu onların tabii hakkıdır. Kimsenin öbürüne, siz de bizim gibi olmak zorundasınız deme hakkı yok.
Sözünü ettiğimiz kamuoyu araştırmasında meselenin bu boyutunun da ortaya konması gerekir. Bakalım dindarlığın şiddetle ne tür bir ilişkisi vardır? Dindar olanlar mı olmayanlar mı daha çok şiddet uyguluyorlar?
Sonuçta elbette şiddet dindar kesimde de görülecektir, ama bunun sebebi din midir, yoksa herkesin yaşadığı cehalet ve gelenekler midir? Aynı şey daha fazlası ile diğerlerinde de varsa bunu dine bağlamanın anlamı nedir? Hatta kadını dövme meselesi de bu araştırmaya dâhil edilebilir. Kadını dövme şiddetini hangi kesim ve hangi sebeplerle daha çok uyguluyor, bir bakılsın.