Halkta öyle bir kanaat vardır; farzlar Allah’ın (cc) bizden istedikleridir, sünnetler ise Resûlüllah’ın (sa) yapın dedikleridir. Diğer bir ifade ile, ibadetlerin farzlarını Allah belirlemiştir. Resûlüllah da (sa) kendiliğinden, şunları da yaparsanız daha iyi olur diye farzların yanına bazı ilavelerde bulunmuş ve bunları o emrettiği için bunlara sünnet denmiştir. Mesela, Allah öğlen namazını dört rekât kılmamızı emretmiş, Resûlüllah da bu dört rekâtın öncesine bir dört rekât, sonrasına da iki rekât ilave etmiş, böylece öğlen namazı on rekât olmuştur. Tabii ki bu anlayış doğru değildir. Böyle anlaşılırsa dinin iki kaynağı olmuş olur, Allah ve Peygamber. Oysa din, emir ve yasaklarındaki bütün dereceleriyle Allah’ın koyduğu nizamdır.
Kısaca dinin yegâne sahibi Allah’tır ve dinini her yönüyle O belirlemiştir. Peygamber (sa) sadece Allah’ın emirlerini yerine getiren bir memurdur. Allah ne buyurmuşsa o onu yapmıştır. “Şâri”, kanun koyucu demektir ve...