Bütün mütefekkirlerin, alimlerin ve filozofların hedefi var olanı olduğu gibi (kema hüve) bilmek, hakikati hakikat olarak tanımaktır. İnsan neden hakikate hayran ve meftundur? Belki de insanın tabiatına uygun olan ve aslolan hakikat olduğu için, ya da hakikat Hakkın tezahürü olduğu için. Laik ya da dindar herkes hakikati arar, kimse onu kötülemez. Ama ne olduğu ve ona nasıl ulaşılacağı konusunda herkes farklı düşünür.
Usulü fıkıh dini hakikati bulmak için ihdas edilmiştir ve İslam’ın bilgi nazariyesidir. Onun onaylamayacağı bilgiler ve bilgi kaynakları bize dini bilgi veremez. Keşif, keramet, rüya gibi bilgi yolları anlamlı ve faydalıdır, ama bunlarla elde edilen bilginin test edilebilme imkânı bulunmadığı için usulü fıkıh bu yollarla ulaşılan bilgileri dini hakikat adına hesaba katmaz. Çünkü bunlar kişisel durumlardır, bazen psikolojik illüzyonlar dahi olabilirler.