Ahzâb suresinin son iki ayeti, zor anlaşılır görülmüş ve müfessirleri bir hayli uğraştırmış. Önce ayetlerin mealini verelim:
‘Biz emaneti göklere, yere, dağlara teklif ettik de onlar onu taşımaktan kaçındılar, ondan çekindiler, ama insan onu yüklendi. Çünkü o çok zalim ve çok cahil olabilir. Sonuçta Allah münafık erkeklere ve münafık kadınlara, müşrik erkeklere ve müşrik kadınlara azap eder, mümin erkeklerin ve mümin kadınların tövbelerini ise kabul eder. Allah Gafûr’dur/Günahları çokça bağışlayıp siler, Rahîm’dir/çok merhametlidir (Ahzab 72-73)’.
Kuranıkerim’de müfret/tekil olarak sadece bu ayette yer alan ‘emanet’ kelimesi Türkçe’de de aynen kullanılır. Sözlük anlamı güvenme ve güvenilme demektir. Güvenilip birisine teslim edilen şey de emanettir. ‘Mümin’ de bu kelimedendir ve ‘mümin’in en önemli vasfı güvenilir olmasıdır. Allah’ın isimlerinden biri de ‘el-Mümin’dir. Kendisine güvenene güven veren, onu güvenilir kılan demektir.
Allah’ın göklere, yere ve dağlara teklif ettiği emanet nedir?
Neden ayette özellikle gökler, yer ve dağlar zikredilmiştir?
Bu ayette kast edilen emanetin ne olduğu konusunda yirmiyi aşkın açıklamada bulunulmuştur. Sorumluluk, akıl, iman, ibadetler gibi… Ama bunların hepsinin ortak noktası sorumluluktur.