Hayatta sabit ve durağan bir şey yok. Zevkler de acılar da, gençlik de yaşlılık da geçici. Sağlık da, hastalık da öyle ve dünya hayatı bütünüyle geçici. İnsanın yaşadığı hal, hallerin en güzeli de olsa, sırf geçici olması yönüyle hüzün verici. Demek ki bitmeyen zevkler de, bitmeyen acılar da burası için değil. Mesela benim için ilkbaharın kısa süre sonra geçecek olması çok hüzün verici bir şeydir.
Hayatın her hali bir imtihan, her oluş bu imtihanın farklı bir sorusu. Bir soruyu zamanında cevaplayamayanlar için bir lütuf olarak başka sorular da soruluyor. En yüksek puanlı sorular gençlik döneminde. Onları kaçırdınız mı artık bir daha o puanları zor biriktirirsiniz.
Hayatın devridaimi Allah’ın çok dikkat çekici bir ayeti değil mi? Gece gündüz, bahar yaz kış, çocukluk gençlik olgunluk yaşlılık. Ve dünyanın büyük ömründe de bu dönence var. Resulüllah zamanında dünya ölçeğiyle vaktin ikindi vakti olduğu buyrulmuştu. Demek biz akşama biraz daha yakınız. Allah katındaki bir gün, bizim saydıklarımızla elli bin güne tekabül ediyor.
Sadede gelelim, yaşlanıyoruz ve yaşlılık hem bir mesele hem bir avantaj. Mesele, çünkü sağlınızda ciddi problemler varsa ve size bakacak yakınlarınız yoksa ya da var ama gerektiği gibi bakmıyorlarsa işiniz zor. İşte size her iki taraf için de ciddi bir imtihan sorusu daha. Bu hem bakacak olanlar, hem de bakılacak olanlar için geçerli. Yani bakılma yaşına gelmekle de göreviniz bitmiyor. Bakalım rahatını düşünerek seni bakma durumunda olanlara müşkülpesent olacak mısın? Yoksa keyif aramadan kendine yeterli olmaya çalışıp sabır, rıza ve tevekkül ile halinden memnun kalacak mısın? Belli ki, bu dünyanın görevi ancak ölümle sona erecek.
Avantaj, çünkü tekrar çocukluk haline dönüyorsunuz, ‘biz kime uzun ömür verirsek onu ilk haline çeviririz’. Yaşlanınca günah işleme şansınız azalıyor, bu da size, gençlikteki kadar kaliteli olmasa da tövbe etme imkânı kazandırıyor, bilgi ve birikiminizle Allah’ı daha çok anabiliyorsunuz, ununuzu elemiş eleğinizi asmış oluyorsunuz. Eğer iyi evlatlar yetiştirmişseniz saygı ve sevgi nimetini de yaşıyorsunuz.
Bu noktada araya şu gerçeği de sokuşturalım; yaşlılığın nimetleri bir bakıma da çocuklarınızı yetiştirmedeki gayretlerinizle, yani sizin kendinizle alakalıdır. Onları Allah’ın rızasını düşünerek imanlı, ahlaklı ve hak hukuk bilen evlatlar olarak yetiştirmişseniz yaşlılıkta bunun meyvelerini toplayacak ve cenneti daha bu dünyada iken yaşamaya başlayacaksınız. Aksi olmuşsa, siz gençliğinizde keyfinize bakmış çocuklarınızı sokağın ve hâkim kültürün vicdanına bırakmışsanız bunun cezasını yaşlılığınızda, yani daha ölmeden çekmeye başlayacaksınız. Vaktiyle onlara karşı her ihmaliniz, yaşlılığınızda size bir acı olarak geri dönecek. Terk edileceksiniz, alaya alınacaksınız, hakaret göreceksiniz, siz acılar içinde ıstırap çekerken yanınızdakilerin kahkahalar atması sizi can evinizden vuracak. Hatta ölmenizi bekleyecekler ve bunları gördükçe ıstırabınıza ıstırap eklenecek ve siz çaresizlik içinde kahrolacaksınız, elinizden bir şeyin gelmemesi de ayrı bir kahir sebebi olacak.