Her idari birimin fertleri amirlerine itaat eder, İslam inancına ve hukukuna göre normal şartlarda evin reisi erkektir demiştik. İslam ailede kadının ve kız erkek ailenin bütün fertlerinin belli şartlarla evin reisine itaat etmelerini ister. Yani bu itaat Allah’ın emridir ama mutlak değildir.
Resulüllah Efendimiz (sa) üç kişilik bir seriyye/müfreze birliği gönderdiği zamanda bile onlardan birini emir/âmir tayin ediyor, diğerlerinin o belli şartlarla ona itaat etmelerini istiyordu. Şu olay bunu anlatır: O bir defasında bir seriyye göndermiş ve içlerinden birini emir tayin etmişti. Bir ara emirlerini kızdırdılar. Emir, siz bana itaat etmek zorunda değil misiniz, dedi. Evet dediler. O halde odun toplamanızı emrediyorum dedi, topladılar. Şimdi bunu yakın dedi, yaktılar. Alevler yükselince, girin içine dedi, birbirlerine baktılar. Birisi, emir böyle söylüyor, gireceğiz diyecek oldu. Diğerleri, hadi önce sen gir bakalım deyince emirin emri suya düştü. Döndüklerinde emir neferlerini Resulüllah’a şikâyet etti. Ravinin nakline göre Resulüllah o kadar kızdı ki, boyun damarları kabardı ve şu ölçüyü koydu: ‘Eğer o ateşe girmiş olsaydınız bir daha ebediyen çıkamayacaktınız. İtaat sadece marufta olur’.
Ölçü bu. İslam, âmirin emri maruf olduğu sürece madunundakileri ona itaate mecbur kılmış. Maruf, iyi ve doğru bilinen şey demektir. Bunu şeri naslar ve onların olmadığı yerde toplumun ortak aklı, yani örf belirler. Örf de yine bu kelimedendir, aklıselimin iyi bildiği uygulamalar demektir.
Ev halkı, varsa reis olan evin erkeğine, idari birimlerdeki bireyler amirlerine, şehir halkı valiye, ülke halkı kendileri gibi namaz kılan, hukuka riayet eden, işlerini şuraya bağlayan emirul-müminine ya da halifeye, yani ulül-emre itaat ederler. Onlarla birlikte müminlerin emiri de Resulüllah’a yani onun anlattığı şekilde Allah’a kayıtsız şartsız itaat eder. Allah’a itaatten önceki bu itaat sıralamasında her hangi biri gayrimeşru bir şey emrederse artık ona itaat edilmez. Bu konuda da kuralı şu hadisi şerif belirler:
“Hâlika/yaratana isyan olan bir konuda mahlûka/yaratılana itaat edilmez”.
Bu aynı zamanda müslüman bireylerin kendilerini ilgilendiren hususlarda isyan olanla olmayan şeyleri bilmelerini gerektirir. Benim efendim diyorsa doğrudur, itaat etmeliyim diyemez. Onlara da Hz. Ali’nin şu muhteşem kuralını hatırlatırız: ‘Hakikati insanlarla tanımayın. Önce hakikati tanıyın ki, onunla insanları tanıyabilesiniz’.