Tekasür, çokluk yarışı, ya da çoklukla övünme demek. Kuranıkerim’de bu adla bir surenin bulunduğunu herkes biliyor. Benim malım, benim adamlarım seninkinden çok, benim arabam seninkinden değerli, evim barkım, daha güzel. Eşyalarım, perdelerim, hatta kitaplarım seninkinden fazla. Arazim daha büyük vb. Kuranıkerim bu duyguya tekâsür diyor. Bu bir mümin için çok küçültücü bir hastalıktır.
Ama demek ki, insanoğlunda böyle bir damar var. Bunun rahmani ve şeytani iki ucu olmalı. Çünkü Allah insanın içine onu hep kötülüğe çekip götüren, ama akılla ve bilgi ile hayra çevirici bir karşılığı bulunmayan bir duygu koymamış. Nefis bile öyle değildir.
Bu tekâsür damarının rahmani ucu, insandaki manevi yücelme duygusudur. Demek ki, insanda hep daha yüceleri isteyen bir öz var. Bu duygu kontrol edilip Allah’a doğru yöneltilirse insan melekût âlemi istikametinde yol alır, melekleşir, Allah’a yaklaşır, duygularıyla, hissedişleriyle, manevi algılarıyla bu âlemi aşabilir, o âlemin havasını soluyabilir. O zaman bu duygu insan için bir motivasyon olur, hareket etmesini, yücelmesini, kazanmasını sağlar.
Tekâsürün şeytani ya da nefsani ucu ise insanı dünyaperest, açgözlü ve haris kılar, rahatsız eder, ömrü heba olur.
Kıl dönmesi gibi sadece dünyaya bakan tekâsür duygusu muhtemelen özentiden, eziklikten, kendini küçük görmekten ve bundan kurtulmak için yukarı çıkmaya çalışmaktan kaynaklanır. Oysa ‘mükerrem’ olarak yaratılan insanoğlu, büyüklüğünü ya da küçüklüğünü malla mülkle, eşya ile ölçmemeli, onu asıl büyük yapacak olan bilgi ile ameli salih ile, kısaca takva ile ölçmeli.
Tekasür suresinde Allah (cc) ne buyuruyordu?