Abdulfettah Ebu Gudde asrımızın ‘yürüyen Sünnet’ ifadesine tam uyan gördüğüm üç-beş kişiden biridir. İki kitabını Türkçe'ye çevirdiğim için aramızda bir muarefe vardı. ‘İlim Uğrunda’ adıyla çevirdiğim ‘Safahât min sabri’l-ulema’ adlı kitabı her üniversite öğrencisinin okuyacağı ilk kitaplardan olmalıdır. Âlimlerin ilim yolunda çektikleri inanılmaz sıkıntıları anlatır. Ebu Gudde Haleplidir ve Mısır’da bir ara Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi’ye ve son Osmanlı Şeyhülislam Vekili Zahidü’l-Kevseri'ye öğrencilik etmiş olmakla şereflendiğini söyler. 1996'da vefat etmiştir, Allah rahmet eylesin.
Mısır’da kaldığı altı sene boyunca Kevserî’den (v. 1952) ve Mustafa Sabri Efendi’den (v. 1954) dersler almıştır. Özellikle Kevserî’den hiç ayrılmadığı için kendisini ona nispet eder. İslâm dünyası da onu, Kevserî’nin halefi ve ilminin varisi olarak tanır. Yaptığı pekçok tahkîki (yazmaların metin tespitini) onun tavsiyesi ile seçmiş ve gerçekleştirmiştir. Ondan sık sık 'Muhterem ve muhakkik üstadım Kevserî', diye söz eder. Kevserî kadar olmasa da Mustafa Sabri Efendi ile de birlikte olmuş, Türkiye’den kovulduğu için Mısır’a giden bu değerli allâmeden istifade etmesini bilmiş ve her iki âlimin de takdirlerini kazanmıştır.
Kevserî hakkında biz Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi olarak yıllar önce memleketi olan Düzce’de uluslararası bir sempozyum yapmıştık. Mustafa Sabri Efendi için Türkiye’de böyle bir sempozyum yapılıp yapılmadığını bilmiyorum. Bu yılın başlarında Lübnan’da bir sempozyum yapılmış, Türkiye’den de bazı zevat katılmıştı. Ama bu iş herkesten önce bize düşer.
Öğrencileri olan Ali Ulvi Kurucu’nun hatıratını okursanız bu iki allâme’yi daha yakından, birinci elden tanımış olursunuz.
Ebu Gudde sözünü ettiğimiz kitabında Mustafa Sabri Efendi’nin çektiği sıkıntılardan da söz eder ve onun bir şahidi olarak şunları söyler:
‘Bu bölümü 1373/1954 de vefat eden son Osmanlı Şeyhülislamı Üstadım, Mustafa Sabri Efendi’nin çektiği açlığı anlatarak bitiriyorum: