Oruç Hicretin 2. yılında Şaban ayından iki gün kala bir pazartesi gecesi farz kılındı. Ondan önce Aşure günü orucu farz olarak tutuluyordu. Ramazan farz kılınınca Aşure orucunun farziyeti kaldırıldı ve artık sünnet olarak kaldı. Aynı yıl Ramazan ayında Büyük Bedir Savaşı gerçekleşti, böylece İslam’ın ilk ve en büyük zaferi Ramazan’da gerçekleşmiş oldu. Ondan sonra yüz yıllarca Ramazan hep zaferler ayı olarak devam etti. İkinci Ramazan’ın 15’inde, yani H. 3. Yıl’da Resulüllah’ın torunu Hz. Hasan, ondan yaklaşık bir yıl sonra da Hz. Hüseyin doğdu. Buna göre Resulüllah (sa) vefat ettiğinde Hasan 8 yaşlarında bir çocuktu. Resulüllah Efendimiz H. 11. Yılı Rebiulevvel ayında vefat ettiğine göre hayatında dokuz Ramazan tutmuş oldu.
Ramazan ilk farz kılındığı yıl Resulüllah Efendimiz onun ilk onunda itikâfa girdi. İkinci yıl ikinci onunda, üçüncü yıl ise üçüncü onunda itikâfa girdi. Bununla Kadir Gecesi’ni aradığı bilinmektedir. Kendisi ‘Ramazan’ın son on gününde Kadir Gecesi bana gösterildi, ama unutturuldu’ buyurmuşlardı. Bu sebeple ondan sonraki yıllarında onu hep son on gününde aramış ve hep son on gününde itikâfta bulunmuştur.
Orucun yanında itikâf ve Kadir Gecesi de müminin manevi yükselişinin ve sıradan bir canlı olmayı aşıp melekliğe geçişinin, hatta dört büyük melek hariç, melekleri bile aşmasının en önemli araçlarındandır. İnsan oruçla sıradan bir canlı olmasını, yani hayvani ve nefsani yönünü eğitip, bu yöndeki duygularını bastırarak, meleklik yönünü beslemiş ve ruhunu arındırmış olur. Melekler yüce semalarda bizim bilmediğimiz ilahî sırlara muttali olurlar. İnsan da meleklik yönü geliştikçe onlar gibi Allah’a yakın olur ve sıradan insanların ulaşamayacağı pek çok sırra vakıf olur. Dünyev...