Şöyle sorularla sıkça muhatap oluruz:
Yaratılıştan kusursuz olan canlılarla kusurlu yaratılanlar arasında ne fark vardır ki, kusurlular böyle yaratıldılar? Bunu Allah’ın adaleti ile nasıl açıklayabiliriz?
Önce bu sorunun pek çok meselenin nirengi noktası olan zor bir soru olduğunu kabul etmek zorundayız. Eğer böyle soruların yeni bir şey söylemeye gerek kalmayacak bir cevabı verilebilmiş olsaydı şimdi biz de cevap aramak zorunda kalmazdık. Hatta cevap için şöyle karşı bir soru da sorulabilir: Her zaman her sorunun kesin cevabı verilebilir mi, ya da verilmiş midir? Verilmemişse, ki öyle gözüküyor, o zaman da bundan şöyle bir sonuç çıkarabiliriz: Demek ki kulun böyle soruların cevabını kendi şartlarına göre arama gibi bir görevi daha vardır. Bu da onun tefekkürün bütün bileşenleri yardımıyla aklını kullanmasının istenmiş olmasıyla eş anlamlıdır. Düşünecek ve imanını...