Evet, bâtın zahirden, manevi dünya maddi dünyadan kıyaslanmayacak kadar büyüktür. İşin görünmeyen kısmında bir değil binlerce dünya vardır. Bu dünyalara dalmak, insana ilginç bilgiler ve haz verebilir, bu mümkündür. Ancak bunun insanı nereye götüreceği belli olmaz. Tabir caiz ise, ucu yukarıya sabitlenmiş bir ipe tutunmadan derin bir kuyuya inen birisi artık hiç çıkamayabilir. Onun için en büyük sufilerden olan İmam Rabbani bile bâtın ilmini keşif ve ilham olarak tanıttıktan sonra bunlarla elde edilen bilginin hatalı olabileceğini söyler ve bunun zahir, yani tefsir, hadis ve fıkıh gibi, onun tabiriyle doğrudan peygamberlik mişkâtından alınmış ilimlere ters düşmesi halinde, bu ters düşme kıl kadar bile olsa keşif ve ilhama asla itibar edilmeyeceğini ve atılacaklarını söyler. Ölçü budur ama bugün bunu nazarı itibara alan tarikatlar çok değildir.
Mağrib ve Moritanya gibi İslam ülkelerinde bu ölçüye nispeten itibar edilir. Oralardaki tasavvufi hareketler alimlerin de katıldığı, ilmi öne alan mekteplerdir. Onlardan başka Esed öncesi Suriye nispeten öyle idi. Mısır, Hindistan, Pakistan, İran ve Türkiye gibi ülkelerde ise durum çok vahimdir.