Tasavvuf üzerinde neden bu kadar çok duruyoruz? Çünkü en başta söylediğimiz gibi tasavvuf küçük bir mesele değildir, gönülleri fethetmek suretiyle İslam’ın çok geniş coğrafyalara yayılmasının şerefini omuzlarında taşıdığı gibi, bozulmuş haliyle İslam ümmetinin fırkalara bölünüp parçalanmasının, büyük bir kısmının Batınilik sapıklığına duçar olmasının, takdis ile kulun kula kul edilmesinin, ümmetin meskenet ve geri kalmışlığının da günahını sırtında taşımaktadır. O halde müslümanlar onu doğru anlamak, doğrusuna doğru yanlışına yanlış diyebilmek zorundadırlar.
Bugün müslümanların önemli bir kısmı tasavvufu şirk, küfür ve dalalet olarak görürken, yine önemli bir kısmı da onu her söylemiyle tartışılamaz yegâne din olarak anlamakta ve İslam’ı ayakta tutan ilimlere, hatta farz ibadetlere gereksiz gözüyle bakanlar bile bulunmaktadır. O halde nasıl tefsirin, fıkhın, kelamın, diğer ilimlerin ve bütünüyle yorumun yanlışları ayıklanabiliyorsa ve bu da gerekli ise, tasavvuf adına yapılan yanlışların ve işlenen cinayetlerin de görülmesi ve ayıklanması gereklidir.