HÜRRİYET’in de içinde bulunduğu Doğan Medya grubunun Erdoğan Demirören’in sahibi olduğu Demirören Holding’e satılması, medya ve demokrasi açısından önemli bir gelişme.
Tıpkı geçmişte Aydın Doğan’ın Milliyet’in ardından Hürriyet’i satın alması gibi, bu el değiştirme de Türkiye medya tarihinde yeni bir dönemin başladığına işaret ediyor.
Doğal olarak okurlar, bu süreçle ilgili eleştirilerde bulunuyor, sorular gönderiyor. O nedenle bazı noktalara açıklık getirmek istiyorum. Okur Temsilcisi (Ombudsman) olarak benim için Doğan Yayın İlkeleri pusula işlevi görmüştü. Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi ile Dünya Haber Ombudsmanları Birliği (ONO) ilkeleri ve evrensel gazetecilik ilkeleri ışığında görevimi sürdürmüştüm.
Hürriyet, ülkemizde ana akım gazeteciliği temsil eden bir kuruluş. Geçmişte bu gazetenin ‘ortak değerleri’, güven, bağımsızlık, doğruluk, tarafsızlık, hakkaniyet, çoğulculuk, kişi hakları ve özel hayatın korunması, şeffaflık ve hesap verebilirlik, kurumsal saygınlık olarak ifade ediliyordu. Bu değerlerin yanı sıra demokrasi, laiklik, adalet ve insan hakları ile ifade ve basın özgürlüğünden yana, nefret söylemine, ırkçılığa, şiddete, ayrımcılığa karşı olduğu vurgulanıyordu. 1 Mayıs 1948’deki ilk sayıda “..demokrasi zihniyetini kökleştirmek ve müdafaa etmek için ortaya atılıyoruz” deniliyordu.
Elbette bu değerlere ne kadar bağlı kalındığı sorgulanabilir, hatalar yapıldığı da söylenebilir. Ama Hürriyet, kurulduğu günden beri bu değerleri temsil ederek, hatalar karşısında da iç denetim mekanizmalarını işleterek, şeffaflığını ve hesap verebilirliğini koruyarak bugünlere geldi.
Bu değerler, Hürriyet için her zaman yol gösterici olmalıdır. Hürriyet, saygınlığını ve ana akım konumunu, ancak editoryal bağımsızlık ve eleştirel gazetecilikle koruyabilir, hatta geliştirebilir.