Zola bu mektubunda Alfred Dreyfus’un haksız yere mahkûm edilmesine karşı çıkmış, “sağduyudan, gerçeklerden ve adaletten uzaklaştık, kör ve aptalca bir şey bizi çağlarca geriye götürüyor” uyarısında bulunmuştu.
Dreyfus davasıyla ilgili mücadelesinde Zola’ya en büyük desteği veren Clemenceau’nun gazeteciliğe yeni başlayanlara bir öğüdü vardı:
“Genç adam, bir cümle yazarken, önce bir isim, bir fiil, bir de tümleç kullanacaksın. Sıfat kullanmak istiyorsan önce benim iznimi almalısın.”
Clemenceau gibi adalete ve hukuka ne denli saygı duyduğunu kanıtlamış bir gazeteci, bu sözleriyle haberlerde “sıfat” kullanılmaması gerektiğinin altını çiziyordu. Sıfat kullanmamak, değişmez bir gazetecilik kuralı.
Türkiye’de ise günümüzde Clemenceau’nun sözlerinin tersi kural haline geldi. Gazeteci milleti haber yazarken isim, fiil ve tümleçten önce sıfatı koyuyor cümlenin başına. Bol keseden kullanılan sıfatlar arası bir yarışma yapılsa herhalde birinciliği “küstah” sözcüğü alır. Küstah sözcüğü saygısız, kaba, terbiyesiz kimse anlamına geliyor ve hakaret de içeriyor.
Daha önce de yazdım, “hiçbir gazetecinin hiçbir kişiye küstah deme özgürlüğü olamaz. Haber başlıklarında küstah gibi sıfatlar kullanmak, habere yorum katmak ve hüküm bildirmek anlamına gelir; haberin nesnelliğini ortadan kaldırır. Dahası okurun değerlendirme hakkını elinden almış oluruz.”