GALATASARAY kaptanı Selçuk İnan, 28 Ocak akşamı ailesiyle birlikte yemeğe çıkmıştı.
Aynı restoranda yan masada oturan başka bir takımın taraftarı, İnan’ın rakı içerken gizlice çektiği fotoğrafı, “Fabri’nin tekel bayisindeki (sigara alırken çekilen) fotolarını dilinden düşürmeyenler bakalım Selçuk İnan’ın Rakı sefasına ne diyecekler” notuyla tweet’ledi.
Bu tweet haber olana değin fazla insan fark etmemişti. Yarım saat kadar sonra, önce bazı haber siteleri, ardından da Fanatik gazetesi “Galatasaray’da Selçuk İnan rakı içerken görüntülendi” ve Hürriyet İnternet de “Selçuk İnan fena yakalandı! Rakı” başlığıyla haber yapınca başladı tepkiler. Selçuk İnan rakı içtiği için değil, bu şekilde haber yapıldığı için o fotoğraf aniden sosyal medyanın en çok konuşulan konusu haline geldi.
Habere yönelik tepkiler birkaç gün sürdü; çok sayıda okur, Hürriyet’in haberini eleştirdi. İtirazlar daha çok “yakalandı” sözcüğüne odaklanmıştı. Örneğin, Berkhan Ç. Karaduman, “Yakalandı ne demek? Nasıl bir yanlış yaptı?” diyordu. Durul Üçer: “Alkol almak ne zamandan beri suç oldu?” yazıyordu. Bazı okurlar da Selçuk İnan’ın rakı içmesinin onun “özel hayatı” olduğunu ve haber yapılamayacağını savunuyordu. Okur temsilcisi (ombudsman) olarak hemen belirteyim, Selçuk İnan’ın yemeğe gitmesi elbette haberdir. Bilindiği gibi, ünlülerin özel hayat alanı dardır ve hele de kamuya açık alanlarda yapıp ettiklerinin haber olması doğaldır. Mesele haber olması değil nasıl haber yapıldığı. Üzerinde durmamız, tartışmamız ve ders almamız gereken yanı bu.