Elbette her haber, “Kim” sorusuna cevap vermeli. Ama maalesef otobüs kazası haberlerinde şimdiye değin okur bu sorusunun yanıtını öğrenemiyordu.
Bu durumu otobüs firmalarının korumacı tutumuna ve medyanın bu firmaları kayırmasına bağlamak durumu açıklamaya yetmez. Açıkyüreklilikle itiraf edelim, medya sadece otobüs firmalarının adını gizlemiyor; olumsuzluk içeren haberlerin çoğunda marka, şirket isimleri okurdan saklanıyor.
Halbuki dikkat edin, medya olumlu haberlerde çoğu zaman aynı tavrı sergilemiyor. Markaları, şirketleri övmeye gelince alabildiğine cömert, eleştirmeye gelince cimri davranılıyor.
Buradan kimilerinin anladığı gibi markaların yazılmasına karşı olduğum sonucu çıkarılmasın lütfen! Mesele marka/firma adı yazmakta değil, neden ve nasıl yazıldığında. İtirazım bu noktada. Zira gazeteciliğin özü nesnellik ve eleştirel, sorgulayıcı yaklaşımdır. Biz PR’cı ya da reklamcı değiliz ki markaların, şirketlerin tanıtımını ya da itibarını koruma işlevini üstlenelim. Gazeteci her zaman okurun yanında saf tutar. Gazeteci, okurun, yani kamunun çıkarlarını korumak ve onları doğru ve eksiksiz bilgilendirmekle yükümlüdür.
Artık bu anlayışın yerleşeceğine dair umudum iyice arttı. Medyanın “Trafik kazası haberlerini yazım kılavuzu” üzerinde uzlaşma sağlaması ve ardından gelen okur destekleri mevcut yaklaşımın sonunun geldiğinin işareti.
Eminim bundan sonra okurlar, bir trafik kazası olduğunda otobüs (ya da hafriyat kamyonu) firmasının adını vermeyen medya kuruluşundan hesap soracak. Hem de sadece trafik kazalarında değil, olumsuzluk içeren bütün haberlerde şirket isimlerinin gizlenmesine izin vermeyecek.