Tam da “darbeciler hak ettiği cezayı aldı, alacak” diye
düşünürken hava şartları değişti ve esen bir rüzgâr bütün
darbecilerin serbest kalmasına sebep oldu. Herkesin gözü önünde
cereyan eden son hadiseler, şaşırtmaya devam ediyor.
Evvelki sözümüz de, sonraki sözümüz de şudur: Adalet herkese lâzım.
Adaletin tecelli etmediği yerlerde huzur olmaz. Birinin hatasıyla
bir başkası suçlanamaz...
“Birinin hatasıyla bir başkası suçlanamaz” temel kuralının her adımda ihlâl edildiğine şahit oluyoruz. Bir kişi hata yaptı diye onun bütün tanıdıkları dahi itham ediliyor. Adaletin terazisi hassas tartmadığı anda, mülkün temeli sarsılmış demektir.
İnkâr edilmesi mümkün olmayan bir gerçek var: Türkiye’de her dönem darbe heveslileri olmuştur. Heves de ne kelime, fiilî darbeler yapılmıştır. O da yetmemiş, darbe yapılıp siyasetçiler zulmen ve keyfi olarak idam edilmiştir...
Böyle bir tablo ile karşı karşıya olduğumuz halde, “Bunca yıl devlete, millete hizmet etmiş olan filan filan komutanın darbeye teşebbüs etmesi, darbe yapmak istemesi mümkün değil, inanmam” denilebilir mi? Bu meselelerin tartışıldığı günlerde ifade etmeye çalışıldığı üzere tekrarlamak isteriz ki, muhtemel bir darbeyi zaten elinde yetki ve imkân olan rütbeliler yapabilir. Bakınız: 1960 ve 1980 askeri darbelerine... O günkü darbeleri erler ya da mühendisler mi yapmıştı? Tam aksine, bilhassa 1980 darbesinin “emir komuta içerisinde yapılmış olması” sebebiyle darbeciler övünmüştü! Dolayısıyla rütbece büyük komutanların darbe yapması teknik olarak mümkündür.