Adalet sisteminde ciddî sıkıntılar olduğunu sadece sanıklar,
avukatlar ya da siyasetçiler değil; onlara ilâve olarak bürokratlar
da dile getiriyor. Sistemde çok önemli dertler olduğu inkâr
edilemez durumda. Bugün el atıp kalıcı çareler bulamazsak
önümüzdeki yıllarda işimiz çok da zor olabilir.
Adalet Bakanlığı Lahey Adalet Müşaviri Dr. Hakan Yavuz, adliyeye
gittiği zaman başına ne geleceğini kestiremediğini belirterek,
“Yıllarca Cumhuriyet savcılığı yapmış birisi olarak bir dosyada
tanık dahi olmak istemiyorum. Adliyeye gittiğim zaman başıma ne
gelir, bunu kestiremiyorum. Çünkü sistemde ciddî sorunlar var”
demiş.
Erzurum’da düzenlenen ‘Suç Sosyolojisi ve Rehabilitasyon Uygulamaları’ sempozyumunda konuşan Dr. Hakan Yavuz’un tesbitleri kulak ardı edilecek şeyler değil: “Sorunları sınıflandırdığımız zaman 3 başlık altında tesbit yapabiliriz. Aşırı yoğunluk var ceza infaz kurumlarında. Aynı zamanda denetimli serbestlik bürolarında bir kapa- site sorunumuz var. Personel yetersizliği sorunu var. Hâlâ infaz koruma memuru alımı yapılmaya devam ediliyor. Öngörülen hizmetlerin yeterince verilmemesi nedeniyle temel hak ve hürriyetlerin ihlâline ilişkin iddialar ve bu konuda ciddî tartışmalar var. Neden bu sorunu çözemediğimizin cevabı aslında zihniyet sorunu. Bununla ilgili iki temel yönteme odaklanıyoruz. Yeni cezaevleri inşa edip, daha sonra personelin istihdamı suretiyle cezaevlerinde kapasite arttırmak için uğraşıyoruz. (...) Denetimi serbestliği 2012’den beri infaz yönetimi olarak uygulamaya başladık. Ama baktığımız zaman bunun yeterli olmadığını görüyoruz. Çünkü hem suç oranları artmaya devam ediyor, hem ceza infaz kurumlarındaki sayı artıyor, hem de denetimli serbestlik sayıları artıyor. Halbuki bunlardan en azından birinin durması veya azalması yönünde bir eğilim göstermesi lâzım. Enteresan bir şekilde hepsi aynı anda artıyor.” (DHA, 17 Şubat 2018)
“İnsanların ömür boyu içerde (cezaevinde) tutulması mümkün değil” diyen Dr. Yavuz, “En şiddetli suçlu dahi olsa topluma dönecek. Dola- yısıyla biz bu insanların topluma döndüğünde zararsız olmaları için bir yatırım yapmalıyız. Yani cezaevlerinde onları kapalı tutmamız, topluma döndüklerinde yeniden topluma zarar vermeyecekleri anlamına gelmiyor. (...) Çünkü tahliye sonrasındaki destek konusunda da ciddî problemlerimiz var” tesbitini de yapmış.