Daha iyi bir hayata kavuşmak umuduyla Suriye’den Türkiye’ye, Türkiye’den de Avrupa ülkelerine ulaşmak isteyen ailelerin yaşadığı çile, en katı yürekleri de yumuşatmışa benziyor.
Göçmenlere kapılarını kapatan ‘zengin Avrupa’, Aylan bebeğin cesedi Bodrum sahiline vurunca uyanma emareleri gösterdi.
Aslında “Aylan bebek faciası” yaşanmadan önce başka bir Suriyeli çocuk, çareyi seslendirmişti. Ailesiyle Suriye’den kaçan 13 yaşındaki Kenan, Macaristan’da polisin diğer Avrupa ülkelerine doğru seyahatlerine izin vermesini beklerken şöyle demişti: “Siz savaşı durdurun, biz zaten gelmeyiz!” (Vatan g., 4 Eylül 2015)
Suriye’deki savaştan kaçarak komşu ülkelere gelenlerin sayıları daha onbinlerle ifade edilirken, yani aylar önce bu gidişin iyi bir gidiş olmadığı belliydi. Avrupa, ‘yabancılar’ın kendi topraklarına mülteci olarak gelmesini istemiyor. Öte yandan da kendi hasis menfaatleri için başta Ortadoğu olmak üzere başka ülkelerin iç işlerine el atıyor, orada yaşayanların da insan gibi yaşama hakkı olduğunu kabul etmiyor. Avrupa ve Amerika, dünyayı sömürmese, insanlar yaşadığı ülkeyi terk eder miydi? Suriye, Irak ya da Afganistan’da yaşanan iç savaşta Avrupa ve Amerika’nın, tabiî ki ‘birinci Avrupa ve birinci Amerika’nın sorumluluğu yok mu? Avrupalı liderler, kendi ülkelerinde yaşayan insanlara tanıdıkları ‘hak’kın yarısını bahsettiğimiz ülkelerde yaşayanlar için de düşünmüş olsalar işler bu noktaya gelir miydi?