28 Şubat sürecinin en dikkat çekici yönü, ‘bir kısım medya’nın; hak, hukuk ve adalet tanımayan yayınlarıydı.
Kitleleri itham eden ve tehdit eden yayınlar yapmayı marifet bilirlerdi. Bazen bir komutan, bazen bir bürokrat, bazen de bir siyasetçinin ağzından milleti tehdit eden sözler o günkü gazete manşetlerini işgal ederdi.
Aradan yıllar geçti ve dünün mağdurları bugün iktidar oldu. Maalesef, o günkü manşetlerin benzerlerini bugün de görmeye devam ediyoruz. Türkiye’yi idare edenler mutlaka bir ‘düşman’ istiyor ki kitleleri manipüle edebilsinler. Mütedeyyin camiaya mensup bir gazete, “Topyekûn mücadele” manşetiyle çıkmış. Haberin ayrıntılarını okumayan birisi, silâhlı terör örgütleriyle ya da mafya ile mücadele edileceğini düşünebilir. Haber okunduğunda mücadele edilmek istenen örgütün binlerce cana mal olan silâhlı örgüt olmadığı anlaşılıyor. Nereden nereye?
Bu manşetlerden daha feci olan, Türkiye’yi idare edenlerin “Kırmızı Kitap”a sığınmalarıdır. “Kırmızı Kitap”ın ne olduğunu isterseniz Hasan Celal Güzel’den dinleyelim:
“Türkiye’de askerin ‘kırmızı kitap’ diye bilinen bir gizli anayasası var. Bu, anayasa büyüklüğünde kabı kırmızı olan ‘Millî Siyaset Belgesi’dir. Bu kitabı devlete ancak müsteşar olduktan sonra görürsünüz. Kırmızı kitap bakanlara verilmez, müsteşarlara verilir. Çünkü devletin asıl sahibi bürokrasidir, bakanlar değildir.