Siyasetçi olup da bürokrasiden şikâyet etmeyen birine rastlamak mümkün değil.
Hemen her siyasetçi, yapmak istediği iyi şeylerin bürokratlar tarafından engellendiğini söyler. “Bana oy verin. Direnen bürokrasiyi yola getireyim. Devletle halkı kaynaştırayım” şeklindeki miting konuşmalarına hepimiz aşinayız.
Bürokrasinin böyle bir tavır içinde olduğunu aslında bürokratlar da ifade ve itiraf ederler. Bu umumi bir hastalıktır ve sadece ülkemizle de ilgili değildir. Başka ülkelerde de bürokratlar belli ölçülerde siyasetçilere direnir, kendilerine göre ‘yetki’lerini kullanırlar. Ülkemizde bu hal, işlerin yavaşlamasına ve bazen de durmasına sebep olacak seviyededir. “Bugün git, yarın gel” tavrı terk edilmeden sıkıntıları aşmak da mümkün değil.
Başbakanlık Müsteşarı, milletvekili, Çalışma Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı yapmış bir akademisyen siyasetçi olan Prof. Dr. Ömer Dinçer de bürokrasinin direnişinden yana şikâyetçi olmuş. “Kamu Yönetiminde Yeniden Yapılanma Projesi”yle hatırlanan Dinçer, bürokrasinin değişime direnmesiyle ilgili olarak “Neler yapılmadı ve bugün mutlaka yapılması gerekiyor?” sorusu üzerine şöyle demiş:
“İki nokta var. Bir, yeniden yapılanma projesi içinde yerel yönetimlere çok yetki verdik ancak merkezi idarenin küçülmesi ve merkeziyetçiliğin azaltılması konusunda gerekenler yapılamadı. İkisinin de aynı yetkileri var. Merkezi idarenin planlama ve kontrol gücü artırılmalı. Denetim gücünün zayıf olması şu anda Doğu’da yaşadığımız olayların sebeplerindendir. İkinci nokta devlet memurları sisteminin gözden geçirilmesi. (Nasıl olmalı?)
Devlet memurları sistemi, Türkiye’de bütün çalışma hayatını olumsuz etkileyen bir sistemdir. Memurlar yanlış anlamasın; onlara dair değil, sisteme dair söylüyorum. Devlet memurluğu imtiyazlar taşıyor ve insanlara performansa dayalı olmadan ömür boyu iş garantisi veriyor. Bu, özel sektörü de olumsuz etkiliyor.”
Dinçer, “Türkiye’de değişim yapmak bu kadar zor mu?” sorusunu da şöyle cevaplandırmış: “Gerçekten zor. Gelenekleri çok güçlü bir toplum. Devlet yönetim geleneği çok güçlü. Osmanlı bile değişime ihtiyaç hissettiği zaman, değişim ve reform dönemlerine bakın, hep çok sancılı ve kanlı geçmiştir. Türkiye’de değişim yapmak sancılı ve zorunlu.”