Kabul etmek gerekir ki, diplomatik yollarla hak arama ile
kavgayı birbirinden ayıramadığımız müddetçe zarar eden biz oluruz.
Uluslar arası ilişkiler buna en büyük delil.
Türkiye’yi idare edenler belki de milletin de hoşuna giden bir yolu
tercih edip ekseriyetle sert tartışma ve hatta kavgayı tercih
ediyorlar. Duyguları harekete geçirdiği ve yıllardan beri telkin
edilen “Bir Türk dünyaya bedeldir” anlayışını takviye ettiği için
ekseriyetin hoşuna giden bu tavır uzun dönemde kaybetmemize sebep
olabilir.
Nitekim 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül son dönemde AB üyelik müzakereleri sürecinde yaşananları sağlıklı bulmadığını ifade edip önemli hatırlatmalarda bulunmuş.
“Cumhuriyet iradesini ne kadar çok demokrasi ile taçlandırırız, ne kadar ileri demokratik standartlarla bir araya getiririz, en büyük sınavımız burada” diyen Gül, Kalite Derneği’nin düzenlediği 25. Kalite Kongresi’nin açılışındaki konuşmasında şöyle demiş: “188 ülke içerisinde insanlık, gelişmişlik endeksi açısında bakıldığında maalesef hâlâ çok ortalardayız. Yeni normlar gerekiyor. Asla mevcut normlara alışmamak gerekiyor. Bunu da daha güzelle ve daha mükemmelle ve daha kaliteye ulaşmak için zorlamak gerekiyor.”