Ülkemiz, her türlü darbelerden en çok zarar gören ülkeler arasında ve belki de başında gelir.
Gerek maddî ve gerekse manevî olarak darbelerden çok çekmiş bir milletiz. Hatta milletin çok sevdiği biri başbakan, ikisi bakan, 3 siyasetçi böyle bir darbe sonrası (27 Mayıs 1960) zulmen idam edilmişlerdir.
15 Temmuz 2016’da da çirkin bir darbe teşebbüsü yaşandı. “Darbenin bir numarası kimdi? İki numarası kimdi?” tartışması yapıldı ve muhtemelen yapılmaya da devam edecek. Ancak ortada çirkin bir teşebbüs var. İlk günden itibaren ifade etmeye çalıştığımız üzere her kim karışmış ve vesile olmuşsa mümkün olan en ağır cezası alsın.
Her darbeden sonra olduğu gibi bu teşebbüsten sonra da yapılması ve konuşulması gereken şey, benzer teşebbüslerin yapılamayacağı hür ve demokrat bir sistemin kurulması gerektiğidir. Geçen yıllarda atılan bazı adımlar “Artık Türkiye’de darbe olmaz, darbeye teşebbüs eden çıkmaz” dedirtmişti. Gelinen noktada tehlikenin geçmediğini hep birlikte gördük. O halde darbelere ve teşebbüslerine karşı daha sağlam ekonomik, siyasî ve sosyal temeller atmak durumundayız.