Türkiye’nin önde gelen global iş insanlarından biri olan Cem Kozlu, farklı şirketlerde yönetim kurulu üyeliği yaparken bir yandan da kitap yazıyor.
Son olarak “Liderin Kitaplığı”nı kaleme alan Cem Kozlu, hayat tecrübelerini paylaşmış. “Egolu liderler”in öne çıkarılmasının hata olduğuna dikkat çeken Kozlu, babasının kendisine yaptığı tavsiyelerini de paylaşmış.
Cem Kozlu, “Türkiye zor bir dönemden geçiyor. Türkiye’nin kalkınma hamlesi gerçekleştirmesi için ne yapması lâzım?” sorusuna şu cevabı vermiş: “Türkiye’nin hızlı kalkınması, büyümesi, istihdam yaratması bizim tutkumuz. Ama bu nasıl olacak? Makro ekonomik kavramlarla bunu anlatabilir miyiz? Bunlar bana çok soruluyor. Türkiye’nin kalkınması ve güçlenmesi için kurumların kalkınması, güçlenmesi lâzım. Bunun içinde her türlü ticarî işletme, polis teşkilâtı, mahkemeler de içinde her kurum kalkınmalı. Bunu sağlamak için de kişilerin kendi işlerini iyi yapması şart. Peki bunu nasıl yapacaklar? Bunu da donanımla yapabilirler, iyi bir eğitimle yapabilirler. Ben makro örnekleri anlatarak, hedefi daha dar tutarak kişilerin kendi hedeflerini tutturmalarına yönelik olarak odaklanmaları gerektiğine inanıyorum.” (Konuşan: Elif Ergu, Hürriyet, 21 Nisan 2017)
Liderlikle ilgili bir soru üzerine de Kozlu şöyle konuşmuş: “Liderlik veya yöneticilik sade bir statü ve pozisyon değil, içimizde olan potansiyel. İnsan ne sadece lider ne de yönetici. İyi yönetici kendisine verilen hedeflere elindeki kaynaklarla zamanında ulaşır. Başarılı lider ise elindeki insan kaynaklarının düşünce yapısını, motivasyonunu etkiler, rekabetin kurallarını yerinden oynatır. Yenilikler düşünür ve bunların hayata geçmesi için ortam hazırlar. İyi lider aynı zamanda iyi yöneticidir.”
Bir cinayet neticesi ölen Üzeyir Garih de Cem Kozlu’ya ‘hayat dersi’ verenler arasındaymış. Kozlu bu konudaki hatırasını da şöyle anlatmış: “Yöneticilik yaptığım dönemde bir kokteyle katıldım. O dönemde Üzeyir Garih de her zaman sohbet etmek istediğim biri. Kokteylde o da var. Kokteyl sonrası masada oturma düzenine geçilecek, yanına gidip hangi masada oturacağını sordum. Bana ‘Böyle dâvetlerde katiyen yemek