Terör sebebiyle bedel ödeyen ülkelerden biriyiz. Neredeyse yarım asra yaklaşan bir terör mücadelesi devam ediyor ve bu mücadelenin ne zaman sona ereceği belli değil.
Elbette ‘son terörist teslim oluncaya kadar’ mücadele devam etmeli ama o günle ne zaman karşılaşcağımız net değil.
Anarşi ve terör elbette sadece Türkiye’nin meselesi de değil. Başta İslam ülkeleri olmak üzere bütün dünyada benzer hadiseler yaşanıyor. Dünyayı idere eden liderler de zaman zaman bir araya gelip bu musibete karşı çareler arıyor, ya da öyle görünüyorlar.
Geçen günlerde NATO’ya üye 28 ülkenin devlet ve hükümet başkanları bir araya gelip Polonya’nın ev sahipliğinde Varşova’da teröre çare aramışlar. Elbette NATO’nun birinci vazifesi terör örgütleriyle mücadele değil. Ancak üye ülkelerin güvenliğini sağlamaya çalışırken dolaylı olarak terör ve anarşi de gündeme gelmiş.
Her ülkenin kendine has dertleri, terör ögütleri ve anarşistleri vardır. Amerika’da da polislerin siyahî vatandaşları ‘çok kolay öldürmesi’ protestolara sebep olmuş durumda. ABD Başkanı Barack Obama itiraz etse de bazıları bu hadiseleri “ABD’de müthiş bir kutuplaşma olduğu ve 1960’lardaki duruma dönüldüğü” şeklinde yorumluyor.
Hiçbir ülkenin anarşi, terör ve kaosa sürüklenmesi arzu edilmez. Çünkü netice itibarıyla dünya bir köy halini almıştır ve başka ülkelerdeki terör hadiseleri doğrudan ya da dolaylı olarak başka ülkeleri de etkisi altına alabilir. Bu bakımdan her zaman sulh-u umumiyi, dünya barışını destekleyecek adımlar atılmalı.