Son sözü en başta söyleyebiriz: Kim ki taş üstüne taş koymuş, millet menfaatine bir adım atmış, onları tebrik ediyor ve ederiz. Bununla birlikte, gerçeklerin gizlenmemesini, hakikatlerin millet nezdinde bilinmesini de isteriz. Günümüz ve çağımız ‘imaj devri’ olduğu için, maalesef piyasada çok ‘silik, gerçek olmayan söz’ dolaşabiliyor. Övünmeyi, çalışmaya tercih ettiğimiz de ayrı bir gerçek. Övündüğümüzün yarısı kadar çalışsak, aşamayacağız engel kalmaz. Buna rağmen abartmayı ve boş övünmeyi tercih ediyoruz. Meselâ, üretim ve ihracat noktasında başarılı olduğumuz sektörlerden birinin otomotiv olduğu hep söylenir. Hatta, ülkemizdeki fabrikalarda üretilen otomobillerin Avrupa ve Amerika’ya ihraç edildiğini görürüz. Meselâ, mevcut bilgiler dahilinde sokaktaki vatandaşa “Türkiye’de üretilen otomobillerin yerlilik oranının kaç olduğu” sorulsa nasıl bir cevap alınır? “Tamamen yerli otomobil yapmak üzereriz. Bir babayiğit çıksın ve bunu yapsın” gibi telkinler sonunda, muhtemelen ‘yerlilik oranı’nın yüzde 90’lara yaklaştığı akla gelebilir. Hatta, “Sadece bazı önemli parçaları yapamıyoruz. Büyük çoğunluk yerlidir” şeklinde cevap verileceğini tahmin edebiliriz. Keşke böyle olsa, ama maalesef durum farklı.