Önce bir fıkra atlatmakta fayda var: Karadenizli hemşehrimiz, camide Cuma namazı öncesi cemaati düzgün saf tutması için ikaz etmeye niyetlenir. “İleri gidelim, boşlukları dolduralım” anlamında mahalli şivesiyle “İleri cidelum, ileri cidelum” diye seslenir.
Cemaat bir yandan boşlukları doldururken bir yandan da “İleri cidelum, ileri cidelum” diyerek hemşehrimizin şivesiyle alay ederler. Durumu anlayan hemşehrimiz cemaate çıkışır: “Hop fazla da ileri citmeyelum!”
Son dönemlerde yaşadığımız hadiseler de biraz buna benziyor. Türkiye, adalet yolunda değil de adaletsizlik yolunda ileri gitmiş görüntüsü veriyor. Bu bakımdan idarecilere “Adil olun, adaletle hükmedin. Birisinin hatasıyla başkasını mahkûm etmeyin” ikazlarının daha fazla yapılması gerekir.
Anayasa değişikliğiyle ilgili referandum tarihi yaklaştıkça havayı gerenler de artıyor. “Evet” ya da “hayır” demek kişilerin tercihine bağlı olduğu halde mesele ‘tercih’ olmaktan çıkarılıp ‘var olma, yok olma’ya da ‘inançlı olma, inançsız olma’ gibi sunuluyor. Bu kadar gerginliği Türkiye’nin bünyesi kaldırabilir mi?