Libya’dan yola çıkan ve İtalya’ya ulaşmak isteyen “700 kaçak
göçmen” taşıyan teknenin Akdeniz’de batması, aslında insanlığın ve
adaletin derin deniz sularına gömülmesi değil midir?
Facia o kadar büyük ki, daha batan teknede tam olarak kaç kişinin
olduğu bile bilinmiyor. Bazı tahminlere göre teknede 900 kişi de
olabilirmiş...
19 Nisan günü batan teknede bulunanların 200’ünün kadın, 40-50 kadarının da çocuk olduğu söyleniyor. Bu insanlar nasıl bir hayat yaşıyorlar ki, ölüm ihtimali çok yüksek olan bir yolculuğa gönüllü olarak ve belki de üstüne para vererek çıkıyorlar? Dünya bu meseleyi enine boyuna düşünüp bir hal çaresini bulmak zorunda değil mi?
Meydana gelen kaza, Akdeniz tarihinin belki en büyük tekne faciasıdır. Burada sadece Libya’yı ya da tehlikeyi göze alarak yola çıkanları suçlamak çare midir? Bu faciaların asıl sorumlusu, dünyayı ikiye bölenlerdir. Bir yanda çok kazananlar, öte yandan hayatını devam ettirebilecek seviyede maddî imkâna sahip olmayanlar. Tam bir “Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar” hali yaşıyoruz.