Bazı hadiseler vardır ki değil yaşanması, konuşulması bile
çirkindir.
Sakarya’da yaşanan ve Suriyeli anne ve çocuğunun ölümüyle
neticelenen menfur hadise de bunlardan biridir. Çirkin hadiseye
sebep olan caniler, hem hamile anneyi hem de 10 aylık oğlunu
öldürmüşler. İlâhî adalet önünde hak ettikleri cezayı alacaklarını
bilmek elbette bir teselli oluyor, ama dünyadaki adalette de mümkün
olan en ağır cezayı almaları gerekir ve beklenir.
Haksız yere herhangi bir insanın öldürülmesi fecidir, ama ‘güvenli ülke’ diye ülkemize sığınan, taşınan, hicret eden birini ya da birilerini öldürmek belki de bin defa daha fecidir. Sakarya’da yaşanan cinayette 1 yıl önce ülkelerindeki iç savaştan kaçarak Türkiye’ye gelen Suriyeli hamile anne ve 10 aylık bebeği katledilmiş. Bu cinayetle birlikte sadece iki can değil, insanlık da ölmüş oluyor aslında.
Hadise o kadar fecidir ki ayrıntılarını anlatmak, konuşma ve dinlemek bile ayrı bir cinayet hükmündedir. Bu çirkinliğin altında ‘ifsat şebekeleri’nin olması bile mümkündür. Bu kadar çirkinliğe başkalarının imza atması mümkün değil.
Bununla birlikte bu ve benzeri hadiseler hepimizi derinden düşündürmelidir. Ne oldu, nasıl oldu da insanlığın ölümü anlamına gelecek böyle çirkinliklere, böyle cinayetlere imza atılabiliyor? Bu felâketlere karşı ne gibi tedbirler alabiliriz ve almalıyız? En başta idareciler olmak üzere sivil toplum kuruluşları da dahil hepimiz düşünmeli ve çareler bulmalıyız.
Benzer cinayetler gibi bu da bir yönüyle provokasyondur. Nitekim bu tuzağa dikkat çeken bir bir grup Suriyeli genç, sağduyulu olunması için vatandaşlara gül ile su dağıtmış. Şanlıurfa’da Türk Bayraklı tişört giyen Suriyeli gençler, yoldan geçen vatandaş ve sürücülere üzerinde “Teşekkürler Türkiye” yazılı not bulunan gül ile su dağıtmayı tercih etmiş. Provokasyonlara kulak asmadıklarını belirten gençlerden Adnan Abdullah, “Bizler kardeşiz. Provokasyonlara aldırış etmiyoruz. Bizler Türkiye milletini seviyoruz. Onlar kardeşlerimizdir” şeklinde konuşmuş. (AA, 8 Temmuz 2017)
Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu da,