Kişilerden ve dönemlerden bağımsız olarak, her türlü ‘iş’in ehline verilmesi gerektiği genel kabul gören bir gerçektir.
Bununla beraber, işlerin ehline verilmediği de ayrı bir gerçek. Oysa, işlerin ehline verilmemesi ‘kıyamet alameti’ sayılmıştır.
Hocaların sahasına girmeden şu kadarını hatırlatalım ki, Ebu Hureyre’den (ra) rivâyet edildiğine göre Allah’ın Resulü, Peygamberimiz Hz. Muhammed (asm) “... İş, ehil olmayana verilince kıyameti bekle” buyurmuştur. (Buhârî, ilim 2) Tabii ki ‘işi ehil olana vermek’ sadece ilmi, dini ve siyasi sahada geçerli olan bir tesbit değildir. Hayatın bütün safhalarında işler ‘ehil’ olanlara verilmelidir. Bu hususta istisnaları çoğaltıp, “Şu konuda ehil olmasa da olur” denildiğinde felâketler ve yıkımlar kapımızı çalar.
Hopa’da ölümlere sebep olan sel felâketi sonrasında da işlerin ehil olanlara verilip verilmediği tartışıldı. Yağmur, sel, deprem ve benzeri felâketler her yerde ve her zaman meydana gelebilir. İnsana düşen, bu felâketlere karşı mümkün olan tedbirleri çok önceden alabilmektir. Tedbirleri almadan kabahati başkalarına atmak doğru olur mu?
Hatırlanacağı üzere Hopa’daki sel felâketinde 8 kişi vefat etmiş, 3 kişi de kaybolmuştu. Sebeplerin devre dışı kaldığını gösteren bir hadise ise şöyle yaşanmıştı: Bir çocuk, ailesiyle birlikte mahsur kaldığı evden itfaiye aracı vasıtasıyla kurtarıldıktan sonra, itfaiye aracı sel suları sebebiyle devrilmiş ve az önce ‘kurtarılan’ çocuk o noktada sel sularına kapılıp kaybolmuştu. İşte hayat böyle, pamuk ipliğine bile bağlı değil! “Kurtarıldı” denilen noktada başka bir hadise sebep oluyor ve ölüm gelebiliyor.