Türkiye’nin en kalabalık şehri İstanbul’a kar yağıp da uçaklar
da mahsur kalınca, ancak kışa girdiğimizi anlamış olduk.
Bir defa daha gördük ki, başka illere bir metre kar yağsa haber
olmaz, İstanbul’a 20 cm kar yağınca kar ve kış haberleri mahşetlere
taşınır.
Övünmeyi çok iyi bildiğimiz için hava tahmin raporlarında da en iyi olduğumuz söylenir. Dünyadaki gerçek durumu bilemediğimiz için söylenen bu sözlere ekseriyetle inanırız. Konuşmalara bakılırsa sadece hava tahminlerinde değil, başka pek çok konuda en iyisi biziz. Pek çok hacımızdan dinleyip duyduğumuz üzere, İslâmı yaşama konusunda da iddialıyız. Neyse ki eğitim konusunda en iyi olduğumuzu söyleyenler pek çıkmıyor. Çünkü eğitimi ölçmek, görmek kolay. Diğer meseleleri herkesin bilmesi mümkün olmadığı için boş övünmelere devam...
Ekseriyet bilmese de ehil olanlar biliyor ve bu boş övünmelere itiraz ediyor. Meteoroloji uzmanı Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Türkiye’de hava tahmini yapması gereken yerlerde çalışanların uzmanlıklarının yeterli olmadığını söylemiş.
İTÜ Meteoroloji Mühendisliği’nden Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu şöyle demiş: “Hava tahmini, yer, zaman, miktar ve olasılık vermek demektir. Bu yok Türkiye’de. İstanbul deniliyor da, İstanbul’un bir ucundan bir ucuna 160 kilometre. Neresi, hangi noktası kast ediliyor? Bu nedenle yer çok önemli. ‘İstanbul’da yarın kar bekleniyor’ denildiği zaman, neresi, hangi semtte ve ne kadar söylenmesi gerek. Oysa bu tür değerler bizde muğlak verilir.”
Prof. Dr. Kadıoğlu, gündeme getirilmeyen önemli bir konuya daha dikkat çekmiş: “Karalarda istasyonlar var, ama denizlerde yok. En büyük sorun, istasyonların yerinin değişiyor olması. Oysa meteorolojide sürekli gözlem çok önemli. Meteoroloji istasyonlarının bulundukları araziler, rant nedeniyle değiştiriliyor. O arazilerden başka amaçla taşınılıyor.”
En büyük dertlerden biri olan insana yatırım, meteoroloji-hava tahmini konusunda da karşımıza çıkıyor. Kadıoğlu şöyle demiş: “Türkiye’de teknolojiye önem verilir, ama insana yatırım