Gelişen imkânlar sebebiyle dünya bir köy haline geldiğine göre,
komşularımızdan habersiz yaşamamız mümkün değil. Onlardaki
iyilikler ve fenalıklar ya doğrudan ya da dolaylı olarak bizi de
ilgilendirir, bizi de etkiler.
Türkiye’yi idare edenlerin umumî olarak yaptıkları bir hata var ki
o da şudur: Başta Avrupa ve Amerika olmak üzere dünya ülkelerindeki
‘kötü’lükleri öne sürerek “Biz bize yeteriz, kimse bize karışmasın”
derler. Avrupa ya da Amerika’daki iyi ve güzel örnekler
hatırlatıldığında da yanlışlarını ileri sürüp toptan reddederler.
Bu tavrın neticesi olarak da dünyanın başka ülkelerindedeki
iyilikler ve güzellikler sınırlarımız içine girme imkânı bulamaz.
Ortaya çıkan ağır faturayı da hep birlikte öderiz.
Son aylarda “Gözünün üstünde kaşın var” denilerek onbinlerce yetişmiş insan işinden gücünden edildi. Misal olması bakımından geçen günlerde duruşması yapılan ‘akademisyen’lerden biri, geçmiş yıllarda verdiği bir röportajın yayınlandığı bir dergiyi kütüphanesinde saklamış olması ‘suç delili’ sayılmıştı. Elbette başka ‘suç delilleri’ de vardı, ama böyle bir delili dosyaya ilâve etmenin mâkul bir izâhı olabilir mi? Duruşma neticesinde ilgili akademisyen tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi.
Amerika’daki ‘güzel örnek’ bize uymaz mı? New York Üniversitesi’nden Prof. Selçuk Şirin, RS FM’de Yavuz Oğhan’ın programına misafir olmuş ve ABD’deki akademi şartlarını anlatmış. Satır başları şöyle:
“1-2 yıldır çok sık olarak üniversitelerden atılmalara ilişkin negatif haberler gelmeye başladı. Ardından korkunç olan belki de bu haberlerin kanıksanması oldu. Türkiye’den bu tür haberlerin gelmesinin bir haber değeri kalmadı. Herhangi bir akademisyen grubunun üniversiteden atılmış olmasının batıda bir haber değeri kalmadı.”