Her ülkenin olduğu gibi Türkiye’nin de yüzlerce, belki de
binlerce derdi, problemi vardır.
Siyasetçiler, bulundukları ülkelerin, şehirlerin, cemiyetlerin
dertlerine çare aramak ve bulmakla vazifelidir. Bu vazifeyi
hakkıyla yapan olur, yapamayan olur. Millet, yapamayanı gönderir,
yapabileceğini düşündüğü siyasetçileri getirir. Demokrasi ile idare
edilen ülkelerde sistem bu şekilde ayakta durur.
Tabii ki her şeyi “olduğu gibi vasfetmek” de önemli bir kaidedir. Bir şeye gereğinden fazla önem vermek, telafisi zor mahzurlara yol açar. “Bir mıh bir nal, bir nal at, bir at bir komutan, bir komutan bir vatan kurtarır” tesbiti genel kabul görmüş olsa da, sebeplere gereğinden fazla ehemmiyet vermek fayda değil zarar getirir.
Günümüzde ve geçmişte, bazı mütedeyyin insanlar da ‘sebep’lere çok fazla kıymet vermiş ve sonunda zarar etmiştir. “İyi”likleri sadece bir ‘kişi’den beklemek, sebeplerin üstündeki ‘El’i unutmak anlamına gelir ki, bu fıkhen de çok yanlıştır.