Orta yol ve itidal her zaman tercih edilir.
Her şeyin fazlasının zarar verdiği de bilinen bir hadisedir. İlâç bile ölçüyü ve haddi aştığında zehir olmaz mı? Aynı şey güç, kuvvet ve gereğinden fazla yetki için de geçerlidir.
Bir dönem otomobil lastiği reklâmlarında kullanılan, ama özünde çok isabetli olan bir tabir vardır: “Kontrolsüz güç güç değildir.” Buna rağmen insanların aşırı güç güzellemesi yapması, yetkileri bir kişide toplamaya çalışması bir ibretlik hadisedir. Bu yanlışın bir sebebi de sistemlere değil de kişilere önem atfetmekten kaynaklanıyor. Paranın, mevki ve makamın insanları ekseriyetle bozduğu son yıllarda sıkça görülen ve çokça da şikâyet edilen konulardan değil mi? O halde kişilere olması gerektiğinden fazla yetki vermek niçin tercih edilsin?
Bir nokta daha dikkatten kaçmamalı. Üstad Bediüzzaman’ın ifadesiyle, “Evet, bir millet cehâletle hukukunu bilmezse, ehl-i hamiyeti dahi müstebit eder.” (Münâzarât, s. 28)
Meselâ, “Bu kişi hamiyet ehlidir, iyidir, mütedeyyindir, milleti düşünür, başarılı bir yöneticidir” diye millet, cemiyet, toplum ‘hakkını, hukuku’ bilmez ve takip etmezse; ‘dindar’ olan o yönetici dahi müstebit, baskıcı, zalim olabilir. Bu bakımdan ‘yetki’ devrederken dikkatli olmak lâzım, gereğinden fazla yetki hiçbir kişiye verilmemeli. Bu mesele şahıslarla ilgili bir mesele değil, temel prensiplerden biridir. Ehli hamiyet, ‘dindar’ yöneticiler bile müstebit olabildiğine göre işler mümkün olduğunca daha çok kişinin reyine, aklına, kanaatine dayanacak şekilde meşveretle yürütülmeli.