Eğitim beşikten mezara kadar devam ettiğine göre bu hususta ne
kadar konuşulsa fazla değildir. Genç bir nüfusa sahibiz ve
dolayısıyla bizim için eğitim sisteminin iyi işlemesi çok daha
önemli.
“Eğitim sisteminde problem yok, işler yolunda” diyen çıkmayacağına
göre sıkıntıları konuşa konuşa, adım adım aşmak durumundayız. En
başta var olan sıkıntıları görmekle işe başlayabiliriz. Tedaviye
başlamamın ilk şartı hastalığı kabul etmek olduğuna göre başka
çaremiz de yoktur.
Eğitim sistemini baştan sona konuşmak durumundayız diyoruz, ama bunu yapabildiğimiz de söylenemez. Ara sıra siyasetçiler konuşsa da, sistemin taraflarına fikrini soran yok. Ciddî anlamda öğrenciye, veliye, iş dünyasına “Sizce çare nedir? Ne teklif edersiniz?” diye sorulduğunu duyduk mu? Sizleri bilemem, ama öğrenci velisi olarak bu hususta bir defa olsun fikrimizin sorulduğuna şahit olmadım.
Konu hakkında bazı sivil toplum kuruluşlarının çalışmalar yaptığını raporlar yayınladığını görüyoruz. Bu anlamda bir çalışma da Eğitim Reformu Girişimi (ERG) tarafından yapılmış. 2008’den bu yana her yıl hazırladığı “Eğitim İzleme Raporu”nun 9.’su, ERG Gözlemevi Direktörü Işık Tüzün ve ERG Politika Analisti Yeliz Düşkün’ün katıldığı basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaşılmış.
Raporda, eğitimde kamu harcamaları, öğrencilerin farklı okul ve program türlerine dağılımı, eğitimin niteliğiyle ilgili bilgiler ve öğretmenlerle ilgili gelişmeler ele alınmış. Raporun ön sözünü Harvard Üniversitesi Genç Akademi Üyesi Dr. Canan Dağdeviren, son sözünü ise Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. M. Murat Erdoğan kaleme almış.