Avrupa Birliği ile Türkiye arasında ciddi bir kriz yaşandığı her hâlde inkâr edilemez.
Avrupa Parlamentosu Avrupa Birliği nezdinde bağlayıcı olmayan bir karar aldı ve AB'nin Türkiye ile devam ettirdiği müzakerelerin 'geçici olarak dondurulmasını' istedi.
Tabii ki bu kararın Avrupa Birliği üyesi ülke liderleri bakımından bir bağlayıcılığı yok, ama tamamen yok saymak da mümkün değil. İdarecilerimiz her ne kadar "Bu karar bizim için bir anlam ifade etmez, yok sayıyoruz" dese de ekonomik ve siyasi neticeleri, yansımaları ve etkileri olur. Nitekim AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, "Tabii ki AB'ye mahkum değliz ama Türkiye AB'ye tam üye olsa devletimizin çıkarları ve milletimizin geleceği açısından son derece iyi bir zemin yaklamış oluruz. Onun dışında Türkiye AB'ye üye olmasa ne olur, ilişkiler koparsa ne olur? Ben bunu arzu etmem, bakanlığımın varlık sebebi bu ama dünyanın sonu değildir" demiş. (AA, 24 Kasım 2016)
Bakınız, ilişkilerin kopma noktasına geldiği anda bile "Türkiye AB'ye tam üye olsa devletimizin çıkarları ve milletimizin geleceği açısından son derece iyi bir zemin yaklamış oluruz" deniliyor. Meselenin özü budur: Türkiye'nin AB üyesi olması ya da AB üyeleri seviyesine çıkması Türkiye'de yaşayanların menfaatinedir. En tartışmalı dönemde bile bir bakan bunu ifade ediyorsa yabana atmamak lazım.