Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında yaşamış bir İslâm âlimi,
aynı zamanda Osman Gâazi’nin kayınbabası ve hocası olan Şeyh
Edabali’ye (1206-1326) atfedilen güzel bir tesbit var.
Şeyh Edebali, Osmanlı Devletinin kurucusu ve beyliğin ilk padişahı
olan Osman Gâzi’ye tarihe geçen nasihatinde şöyle diyor: “İnsanı
yaşat ki, devlet yaşasın!”
Bu tesbit kime ait olursa olsun hakikati ifade eder. Herkes dinlemelidir ama bilhassa idareciler dinlemeye çok önem vermeli. Dinleyenin kazandığı, dinlemeyenin ise kaybettiğine tarih şahittir.
Milleti dinleme ya da dinlememe noktasındaki çarpıcı bir hadise de 1950 öncesi ve sonrasında yaşananlardır. 1950 öncesindeki ‘tek parti/CHP’ devrinde yaşanan ve yapılanları “Milleti dinlememek” olarak tarif edebiliriz. Yapılan bütün yanlış icraatların temelinde milletin taleplerini dikkate almamak vardır. En çarpıcı örneği, Ezân-ı Muhammedînin aslıyla okunmasının yasaklanmış olmasıdır. 1932’den 1950 yılına kadar tam 18 yıl boyunca “Allah-ü Ekber” diyerek ezan okumak yasaklanmıştır. Peki bu ve benzer icraatlara imza atılırken millete soran olmuş mu?