Müslümanların İslâmı doğru anlaması ve yaşaması günümüzün en önemli meselelerinden biridir.
Başka dinlere mensup insanların Müslüman olmasını ister ve bekleriz, ama bunun için en başta Müslüman olanların İslâmı ve dolayısıyla Kur’ân’ı iyi bilmesi ve yaşaması gerekmez mi? Müslümanlar başka dinlere mensup olan insanlara doğru örnek olamadıktan sonra inanmaları bir işe yarar mı?
İstiklâl Marşı şâirimiz merhûm Mehmed Âkif de bu hususta dertlidir. Hatırlanacağı üzere İslâm şâiri merhûm Âkif, “Doğrudan doğruya Kur’ân’dan alıp ilhamı,/ Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâmı” demiştir.
Bu noktada Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin Hutbe-i Şâmiye’deki şu tesbitini de unutamayız:
“Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-ı îmâniyenin kemâlâtını ef’âlimizle izhâr etsek, sâir dinlerin tâbileri elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler, belki küre-i arzın bazı kıt’aları ve devletleri de İslâmiyet’e dehâlet edecekler.”