Terörü ne kadar tel’in etsek, ne kadar kınasak yine de az.
Günahsız insanları katletmek, birine kızıp bir başkasını silâhla
taramak, bomba atmak, tuzak kurmak, mayın döşemek; velhasıl her
türlü ‘terör eylemi’ne bin nefret, bin kınama, bin tekid, bin
bedduâ gönderelim ve gönderiyoruz.
Şunu da biliyoruz ki terör; sadece bedduâyla, kınamayla, eleştirmeyle sona ermez. Günün şartlarına uygun vasıtalar kullanılmalı ve teröristler devre dışı bırakılmalı. Daha da önemlisi, ‘terör ve terörist yetiştiren şartlar’ı ortadan kaldırmak lâzım. Herkes için hak, herkes için adalet, herkes için hürriyet zemini tesis ve temin edilirse terör hadiseleri de büyük ölçüde sona erer. Bu sebeple, bugünü ve bir günü değil; yıllar sonrayı bugünden düşünüp kararlı adımları atmak lâzım. Nasıl ki terör hadiseleri bir günde bu noktaya gelmedi, terörü sona erdirmek de ‘bir gün’ ile sınırlı görülmemeli. Uzun dönemi düşünüp, doğru adımları atmak lâzım. ‘Sinek’lerle mücadeleden çok önce, ‘bataklıklar’ı kurutmak ve hatta ‘bataklık’ların dahi oluşmasına imkân vermemek gerek. “Bu çok uzun bir yol, biz kısa yoldan gider, sinekleri imha ederiz” diyenler sadece terörün tırmanmasına, ‘sinek’lerin bataklıklarda çoğalmasına sebep ve vesile olur, unutulmasın.